Peygamberimizin Kabrini Ziyaret Etmenin Hükmü
Peygamberimizin Kabrini Ziyaret Etmenin Hükmü
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Vefatı ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Vefatı başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Vefatı ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Peygamber (s.a.s.) Efendimizin kabrini ziyaret etmenin hükmü nedir?
İslâm’da, halen kader inancının kökleşmediği ve câhiliye alışkanlıklarının devam ettiği zamanda kabir ziyareti yasaklanmış, fakat ardından serbest bırakılmıştır. Hadiste şöyle buyurulur: “Size kabirleri ziyaret etmeyi yasaklamıştım. Bundan böyle kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü bu ziyaret size ölümü hatırlatır.” [1]
Hz. Peygamber 632 M. senesinde vefat edince, mescidin bitişiğinde bulunan, vefat ettiği evinin odasına defnedilmiştir. Daha sonra Hz. Ebûbekir ile Hz. Ömer de onun yanına defnedilmiştir. Mescid-i Nebevî büyütülürken, bu kabirler de ana duvarların iç bölümünde kalmış, iç çevresi duvar ve demir parmaklıklarla ayrılarak ve üstlerine de kubbe yapılarak, mescitten ayrı bir görünüm verilmiştir.
HZ. PEYGAMBER’İN KABRİNİ ZİYARET
İslâm bilginleri hac yapanların hacdan önce yahut sonra Rasûlullah’ın kabrini ziyaret etmeyi vâcip derecesinde mühim saymışlardır. Bir zaruret bulunmadıkça bu ziyaretin zamanında yapılmamasıni bir gaflet ve duygusuzluk olarak değerlendirmişlerdir. Bu hususta aşağıdaki hadisler teşvik edici olmuştur. “Beni vefatımdan sonra ziyaret edenler, yaşamımda ziyaret etmiş gibidir.” [2]“Kabrimi ziyaret edenlere şefaatim sâbit bir hak olur.” [3]“Kim gönlünde beni ziyaretten başka bir düşünce olmaksızın, beni ziyarete gelirse, kıyamet günü ona şefaatçı olmak benim üzerimde bir hak olur.” [4]
Medine’ye varılınca, olabilecekse boy abdesti yahut namaz abdesti alarak Mescid-i Nebevî’ye gidilir. “Bâbü’s-Selâm (Selâm Kapısı)” yahut “Bâbü Cibrîl” den girilir. Kerâhet vakti değilse iki rekât “tehıyyetü’l-mescid” namazı kılınıp dua edilir. Bu namazı olabilecekse Ravza-i Mutahhare adı verilen yerde kılmak uygun olur. Hz. Peygamber’e sağlığında iken nasıl saygı göstermek gerektiğinde, vefatından sonra da aynı biçimde gereklidir. Bundan dolayı tevazu, edep ve sükûnetle, kabr-i saadet tarafına yaklaşarak başı hizasında durulur ve şöyle selam verilir: “es-selâmü aleyke yâ seyyidî, yâ Rasûlallah, es-selâmü aleyke yâ Nebiyyallah…” (Sana selâm olsun, ey efendim, ey Allah’ın elçisi! Sana selâm olsun, ey Allah’ın habercisi!). Kabir ziyaretinde okunacak dualar okunur. Sonra Ebûbekir ve Hz. Ömer’in başı hizasında durarak, onlara da selâm verilir ve dua okunur. Onların bu selâmı aldıkları ve gelen ziyaretçiden haberdar oldukları düşünülür.
Nitekim Allah’ın Elçisi Bedir savaşından sonra, yerde yatan Kureyş cesetlerine seslendiğinde, Hz. Ömer, “bu duygusuz cesetlere mi sesleniyorsunuz?” deyince şöyle buyurmuştur: “Siz bunlardan daha fazla işitici değilsiniz. Lakin bunlar yanıt veremezler.” [5] Bu hususta Hz. Âişe; “Gerçekten sen sözünü ölülere duyuramazsın.” [6] âyetine dayanarak, yukarıdaki hadisi “gerçeği, şimdi ölünce daha iyi anladınız” şeklinde yorumlamıştır. Çoğunluk İslâm âlimleri ise, bu hususta Hz. Âişe’ye muhalefet ederek, Abdullah İbn Ömer’in naklettiği, yukarıdaki Ömer hadisini esas almışlardır.[7]
Medine’de kalındığı süre içinde, Mescidde olabilecek bi hayli kaza yahut nâfile namaz kılınır, Kur’an okunur, dua, tesbih ve zikir yapılır.
Medine’den ayrılacak olan ziyaretçi, son kez Rasûlullah (s.a.s)’in kabrini ziyaret ederek vedâ eder. Uygun bir yerde, olabilecekse Ravza’da iki rekât şükür namazı kılarak, saygı ile Mescid-i Nebevî’den ve Medine-i Münevvere’den ayrılır.
Dipnotlar:
[1] bk. Müslim, Cenâiz, 106, Edâhî, 37; Tirmizî,Cenâiz, 7, 60; Ebû Dâvud, Cenâiz, 77, Eşribe,7; Nesâî, Cenâiz, 100; Mâlik, Muvatta’, Dahâyâ, 8. [2] Dârekutnî, II, 278, H. No: 192; Beyhakî, Şuabü’l-İmân, III, 488, H. No: 4151. [3] Dârekutnî, II, 278, H. No: 192; Beyhakî, Şuabü’l-İmân, III, 490, H. No: 4159. [4] Taberânî, Evsat, V, 275, H. No: 4542. [5] A. İbn Hanbel, II, 121. [6] Rûm, 30/52. [7] Zebîdî, Tecrîd-i Sarîh Terc., Kâmil Miras, Ankara 1985, IV, 580.
Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/