Hûd Suresi 17. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Hûd Suresi 17. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Hûd Suresi 17. ayeti ne anlatıyor? Hûd Suresi 17. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Hûd Suresi 17. Ayetinin Arapçası:
اَفَمَنْ كَانَ عَلٰى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّه۪ وَيَتْلُوهُ شَاهِدٌ مِنْهُ وَمِنْ قَبْلِه۪ كِتَابُ مُوسٰٓى اِمَامًا وَرَحْمَةًۜ اُو۬لٰٓئِكَ يُؤْمِنُونَ بِه۪ۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِه۪ مِنَ الْاَحْزَابِ فَالنَّارُ مَوْعِدُهُۚ فَلَا تَكُ ف۪ي مِرْيَةٍ مِنْهُ اِنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ
Hûd Suresi 17. Ayetinin Meali (Anlamı):
Sadece dünya yaşamını isteyen kimse, şu kişi gibi olabilir mi ki o, Rabbinden açık bir delil üzerinde bulunmaktadır; Allah aracılığıyla bir şâhit Kur’an’ı kendisine okumaktadır; ondan önce de peygamberliğini tasdik edip müjdeleyen bir rehber ve bir rahmet olarak Mûsâ’nın kitabı mevcuttur. İşte bu ikisi içindeki farkı kavrayanlar, Kur’an’a iman ederler. Hangi zümreden her kim onu inkâr ederse, şunu bilsin ki, kendisine va‘dedilen nihâî sonuç ateştir. Öyleyse sen bu kitabın doğruluğundan en ufak bir şüphe içinde olma! Elbette o Rabbinden gelen gerçeğin ta kendisidir; ne var ki, bireylerin çoğu ona iman etmezler.
Hûd Suresi 17. Ayetinin Tefsiri:
Rabbinden
kesin bir delil üzere bulunan kişi Resûlullah (s.a.s.)’dir. Bu delil, Allah
Teâlâ’dan gelen ve gerçeğin ta kendisini bildiren Kur’ân-ı Kerîm’dir. O
Kur’an’ı Peygamberimiz (s.a.s.)’e, Allah aracılığıyla bir şâhit kılınan Cibrîl
(a.s.) okumaktadır. Daha önce bir rehber ve rahmet olarak gönderilen Hz.
Mûsâ’nın kitabı Tevrat da, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in geleceğini müjdelemekte, ta
o zamandan onun peygamberliğini doğrulayıp haber vermektedir. Dolayısıyla bu
biçimde son derece sağlam üç delille ispatlanan bu yakinî bilgi kuvvet, açıklık
ve netlik yönünden, artık kendisine hiçbir ilâve yapılamayacak bir doğruluk,
kesinlik ve güvenilirlik derecesine ulaşmış olmaktadır. Bu yakinî bilgi,
Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’in tebliğ ettiği Kur’an âyetlerinin beyân buyurduğu
hakîkat bilgisidir. Hem Peygamberimiz (s.a.s.) hem de ona tabi olanlar, o
Kur’an’a iman ederler; hiçbir tahrif ve tebdile uğramadan Allah’tan geldiğini
kabul ve tasdikle birlikte onun doğruluğuna güvenir ve ondan hiçbir şüphe
duymazlar. Peygamber karşısında düşmanlık yapmak üzere örgütlenmiş gruplardan,
Kur’an’ı inkâr edenleri bekleyen hazin âkıbet ise cehennemdir. Bu kadar açık ve
net olan bir hakikati kabul etmemenin cezası başka ne olabilir ki? Lakin yine
de bireylerin çoğu ona inanmazlar.
Âyet,
Peygamberimiz (s.a.s.)’i ve Kur’ân-ı Kerîm’i inkâr edenlerin kesinlikle
cehenneme gideceğini beyân eder. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s.) de bu hususa
şöyle açıklık getirmektedir:
“Muhammed’in
nefsi kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, Kur’an’ın davetine muhatap
olan bu ümmetten herhangi bir kimse; yahudi yahut hıristiyan olsun,
peygamberliğimi işitip de sonra benimle gönderilen Kur’an’a iman etmeksizin
ölürse, hiç kuşkusuz cehennemliklerden olur.” (Müslim, İman 240)
Çünkü
bunlar, apaçık bir gerçeği yalan saymak gibi en büyük bir zulme giriftar
olmaktadırlar:
Hûd Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Hûd Suresi 17. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/