Hûd Suresi 16. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Hûd Suresi 16. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Hûd Suresi 16. ayeti ne anlatıyor? Hûd Suresi 16. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Hûd Suresi 16. Ayetinin Arapçası:
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَيْسَ لَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا النَّارُۘ وَحَبِطَ مَا صَنَعُوا ف۪يهَا وَبَاطِلٌ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Hûd Suresi 16. Ayetinin Meali (Anlamı):
Lakin onlar öyle kimselerdir ki, kendileri için âhirette ateşten başka bir şey yoktur. Dünyada yaptıkları şeyler orada tamâmen boşa gidecektir. Çünkü, iyilik nâmına yaptıkları işler, inanç ve iyi niyetten yoksun olduğu için, hiçbir değer taşımamaktadır.
Hûd Suresi 16. Ayetinin Tefsiri:
Burada
Kur’ân-ı Kerîm’e inanmayanların ve onu reddedenlerin, daha ziyade gönüllerini
dünya muhabbeti saran, dünyaya ve dünya nimetlerine tapanlar olduğuna işaret
edilir. Kur’an’ın ikazcı açık beyânlarını kabul etmemelerinin altında yatan
neden ise, bu dünya yaşamının, dünya zevk ve safâsının ötesinde hiçbir şeyin
bulunmadığını düşünmeleridir. Halbuki Kur’an âhirete iman merkezli bir hayat
anlayışı getirmekte, dünya yaşamını da o istikamette ölçülü ve dikkatli
yaşamayı öğütlemektedir.
Âhireti
hesaba katmayarak bütün niyet, himmet ve gayretlerini dünyaya yönlendirenler
şunu bilmelidir ki; Allah, mü’min olsun, kâfir olsun kimsenin çalışmasını
karşılıksız bırakmaz; kabiliyet ve istidatları nispetinde yaptıkları işlerin
karşılığını tam anlamıyla verir. Lakin yalnızca dünya için çalışanlar, her ne kadar
dünyanın servet ve refahına erseler de, bu gayretlerinin âhirette herhangi bir
faydasını göremezler. Yaptıkları tamâmen boşa gider ve bunlar, onların
cehennemden kurtulup cennete girmesine yardımcı olamaz. Şu âyet-i kerîmeler de
bu mâna daha da vuzûha kavuşmaktadır:
“Kim
yalnızca şu peşin ve geçici dünya zevkini isteyip onun ardına düşerse, biz
dilediğimiz kimseye takdir ettiğimiz miktarda o zevki tattırır, sonra da
cehennemi ona mekân kılarız. O da kınanmış ve Allah’ın rahmetinden kovulmuş
olarak cehenneme girer. Kim de âhiret yaşamını ister ve bir mümin olarak bütün
gücüyle onu kazanmaya çalışırsa, işte bunların çalışmaları Hak katında kabul
görüp güzel karşılık bulur.” (İsrâ 17/18-19)
“Kim
âhiret kazancını isterse onun kazancını artırırız. Kim de âhireti bırakıp
yalnızca dünya kazancını isterse ona da ondan bir parça veririz; fakat onun
âhirette bir nasîbi olmaz.” (Şûrâ 42/20)
Mü’min,
Allah’a ve âhirete inanan bir kişi olarak, hem dünya yaşamını mutlu ve müreffeh
bir biçimde yaşamak için gayret gösterir, hem de ebedî âhiret saadetini elde
etmeye çalışır. “Rabbimiz bize dünya çapında da iyilik ver, âhirette de iyilik ver
ve bizi cehennem azâbından koru” (Bakara 2/201) diye dua eder. “Allah’ın
sana verdiği serveti O’nun yolunda harcamak suretiyle âhiretini kazanmaya
çalış. Dünyadan da nasibini unutma” (Kasas 28/77) kaidesi istikâmetinde dünya-âhiret,
madde-mâna ahengini bozmadan dürüst bir hayat sürer.
Dünyayı
isteyenle Allah’ı ve âhireti isteyen kimseler içindeki farkı anlayabilmek
için karşılıklı mukayese edilerek anlatılan şu iki grup insanın hâline dikkat
edin:
Hûd Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Hûd Suresi 16. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/