Sureler ve Ayetler

Fatiha Suresi Okunuşu ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

Fatiha Suresi Okunuşu ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali, Sureler ve ayetler bölümümüzde bu kez Fatiha Suresi Okunuşu ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali başlığı altında bilgiler vermeye çalıştık, Fatiha Suresi Okunuşu ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali ile alakalı tüm detaylar yazımızda..

Fatiha Suresi Okunuşu ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

 Allah aracılığıyla Müslümanlara farz kılınmış olan 5 vakit namazda her rekatta Fatiha süresi okunmaktadır. Bu süre de Allah’ın varlığına ve birliğine, Allah’tan başka bir yaratıcının olmadığına, yalnız Allah’a kulluk edileceğine ve fakat ondan yardım isteneceğine, tek hakimin de Allah olduğuna değinilmiştir.

 Fatiha zamanının anlamı, Türkçe ve Arapça okunuşu araştırma konusu olmuştur. Fatiha süresi, Kuran-ı Kerim’de 1.sırada ve 1.cüzdedir. Fatiha zamanının, nuzül sırası ise 5’dir.Bakara süresinden önce gelen Fatiha süresi Mekke’ de nazil olmuştur. Ayetleri tam anlamıyla indirilmiş bir süredir. Fatiha, fethetmek, açmak, başlamak ve ilk anlamlarını ifade eder. Fatiha süresi ayetlerinde bireylerin yaratılış amacı ve Allah’ın birliğine yer verilmiştir. Namaz süreleri içinde da yer almıştır.

Fatiha Suresi Türkçe Okunuşu
1- Bismillahirrahmânirrahîm.
2- Elhamdü lillâhi rabbil’alemin
3- Errahmânir’rahim
4- Mâliki yevmiddin
5- İyyâke na’budü ve iyyâke neste’în
6- İhdinessırâtel müstakîm
7- Sırâtellezine en’amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn

Fatiha Suresi Dinle

[wpcc-iframe src=”https://www.youtube.com/embed/lXt15BRmxjQ?enablejsapi=1&enablejsapi=1″ width=”560″ height=”315″ frameborder=”0″ allowfullscreen=”allowfullscreen” inline-video=”true”]

Fatiha Suresi Türkçe Anlamı (Diyanet Meali)
1- Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla.
2- Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.
3- O, rahmândır ve rahîmdir.
4- Ceza gününün mâlikidir.
5- (Rabbimiz!) Lakin sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.
6- Bize doğru yolu göster.
7- Kendilerine lütuf ve ikramda olduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil! Âmin.

Fatiha Suresi Arapça Okunuşu

Fatiha Suresi Okunuşu ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

Fatiha Suresi Fazileti

Gerek yalnızca “elhamdülillâh” vb. şeklinde ifade edilen hamdin ve gerekse bütünüyle Fâtiha sûresinin değeri ve müminin dinî yaşamındaki yeri ile ilgili bir çok sahih hadis bulunmaktadır: “Zikrin en üstünü ‘lâ ilâhe illallah’, duanın en yücesi ‘elhamdülillâh’tır” (Tirmîzî, “Duâ”, 9).

 “Allah’a hamd ile başlamayan her mühim işin sonu güdüktür” (İbn Mâce, “Nikâh”, 19). 

Allah’ın resulü, Ebû Saîd b. Muallâ isimli sahâbîye, Kur’ân-ı Kerîm’deki en büyük sûreyi mescidden çıkmadan bildireceğini ifade buyurmuş, sonra da bunun Fâtiha olduğunu açıklamıştır (Buhârî, “Fezâ’ilü’l-Kur’ân”, 9).

Yine bir çok sahih hadiste Fâtiha sûresinin şifa özelliği ile alakalı açıklamalar yapılmıştır (meselâ bk. Buhârî, “Fezâ’ilü’l-Kur’ân”, 9).

Fatiha Suresi Tefsiri

“Eûzü” yahut “istiâze” diye bilinen bu cümle, bu şekliyle bir âyet olmadığı için mushafa yazılmamıştır. “Kur’an okuyacağın vakit o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın” (Nahl 16/98) şeklinde buyurulduğu için Kur’an okumaya başlayanlar, besmeleden önce “eûzü…” ifadesini okumak suretiyle bu emri yerine getirmektedirler. Asıl adı İblîs olan şeytan, Allah’ın “Âdem’e secde et!” emrine uymadığı, kendisinin daha üstün olduğunu ileri sürerek emre karşı geldiği için meleklerin vatanından (melekût âlemi) kovulup sürgün edilmiş; o da imtihan dünyasında Allah’ın kullarını, O’nun yolundan ve rızâsından ayırmak için uğraşmayı kendine vazife edinmiştir (A‘râf 7/11-17).

Ayrıca Bakınız.  Furkan Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

 Şeytan, kendine uyan diğer cinleri ve insanları da tercih ederek vazifesini yapmaya çalışmaktadır (En‘âm 6/112). Lakin Allah’a iman eden, O’na dayanan ve güvenen müminlere şeytanın zarar veremeyeceği ve onlara hükmünün geçmeyeceği alakalı âyetlerde açıklanmıştır (Nahl 16/98-100). 

 Yukarıda meâli zikredilen âyet (16/98) sebebiyle Kur’an okumaya başlayanlar “eûzü” çekerler. Lakin bunun hükmü hususunda farklı görüş ve yorumlar mevcuttur. Bazı müctehidlere göre emir kipi kullanıldığı için eûzü çekmek farzdır. Müctehidlerin çoğunluğuna göre ise bu bir tavsiye emridir, eûzü çekmek farz değil menduptur, teşvik edilmiştir ve güzel bulunmuş bir davranıştır. 

 Şeytanın insandan en uzakta olması gereken zaman olan Kur’an okuma halinde bile –okumaya başlarken– eûzü çekmek tavsiye edildiğine göre diğer işlere başlarken bunu yapmanın daha da gerekli bulunacağı anlaşılmaktadır. Kötülüğe karşı bile iyilik yaparak insanlardan gelecek belâyı defetmek, eûzü çekerek de şeytandan gelecek olan vesvese ve kışkırtmayı kendilerinden uzaklaştırmak Kur’an’ın, müminlere tavsiyeleri içinde yer almıştır (bk. Mü’minûn 23/96-98). 

Eûzü, öte yandan böyle maddî ve mânevî şerleri, kötülükleri defetmeye ilâç olurken diğer yandan kulun imtihan şuurunu tazelemekte, insanın ulvî yönü ile süflî yönü içinde ömür boyu sürüp giden ve onu geliştirmeyi, olgunlaştırmayı sağlayan karşılaşmada uyanık ve tedbirli olmayı telkin etmektedir. 1. Sûrelerin başında bulunan besmele cümlelerinin, Kur’ân-ı Kerîm’in mushaflarda ilk defa toplanmasından bu yana yazılageldiği, bunun yanı sıra Kur’an’a dahil olmayan hiçbir şeyin mushafa yazılmadığı dikkate alınırsa –aksine görüşler bulunmasına rağmen– her sûrenin başındaki besmeleyi, sûrenin âyet sayılarına dahil olmayan ayrı bir âyet olarak kabul etmek gerekmektedir. Hanefî fıkıhçılarının görüşleri de böyledir (Cessâs, Ahkâmü’l-Kur’ân, I, 12). 

İmam Şâfiî Fâtiha sûresinin başındaki besmeleyi bu sûreden bir âyet olarak kabul etmiştir. Diğer sûrelerin başlarındaki besmeleler hususunda kendisinden iki farklı görüş nakledilmiş, her sûreye dahil bir âyet sayılması görüşü –ona ait olması yönünden– daha sahih bir rivayet olarak kaydedilmiştir. Ebû Hanîfe’ye göre besmeleler sûrelerin başında ayrı âyetler olduğu için namazda yalnızca Fâtiha’dan önce sessiz olarak okunur, Fâtiha’yı takip eden ve zamm-ı sûre adı verilen sûre ve âyetlerden önce ise besmele okunmaz. 

 Besmele dilimize genelde “Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla” şeklinde çevrilmektedir. Bu cümlede zikredilmeyen fakat her besmele okuyanın başlayacağı işe göre niyetinde bulunan “… okuyorum, başlıyorum, yapıyorum, yiyorum” gibi bir yüklem mevcuttur. “Allah’ın adıyla yemek, okumak” ifadesinden Türkçe’de “yenen ve okunanın Allah’ın adıyla birlikte yenildiği yahut okunduğu” anlaşılır. Bu mâna kastedilmediğine göre maksadı doğru anlatabilmek için besmeleyi “Rahmân ve rahîm olan Allah adına, … adını anarak, … Allah’tan yardım dileyerek …” şekillerinde çevirmek de uygun olur. 

Ayrıca Bakınız.  Şuara Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

 Kul herhangi bir davranışta yer alırken, mühim bir işe teşebbüs ederken önce eûzü çekerek olabilecek olumsuz etkileri defetmekte sonra da besmeleyi okuyarak “kendinin tek başına yeterli olmadığını, başarı ve gücün fakat Allah’tan gelebileceğini, Allah’ın yeryüzünde halife kıldığı bir varlık olarak O’nun mülkünde, O’nun adına tasarrufta olduğunu, asıl mâlik ve hâkim olan Allah’ın koyduğu sınırları aşarsa emanete hıyanet etmiş bulunacağını…” peşinen kabul etmekte ve bundan güç almaktadır. Burada tevhid cümlesinin mânası da üstü kapalı olarak mevcuttur. Zira nasıl ki tevhid cümlesinde “lâ ilâhe” denilerek önce bütün sahte tanrılar zihinlerden siliniyor, sonra da “illallah” ifadesiyle hakiki, tek, eşi ve benzeri bulunmayan Tanrı (Allah) kalbe ve zihne yerleştiriliyorsa, eûzü besmele çekildiğinde de önce kulluk ilişkisine engel olan kirli çevre temizleniyor, sonra da bu ilişkinin en uygun anahtarı kullanılmış, doğru kapılar açılmış, sağlıklı bağ kurulmuş oluyor. 

 Allah yerine “tanrı”, rahmân yerine “esirgeyen”, rahîm yerine de “bağışlayan” sözcüklerinin kullanılması bu isimlerin anlamlarını tam anlamıyla karşılamaz. Çünkü Allah ismi, bu isme hakkıyla lâyık olan “tek, eşsiz, benzersiz, bütün kemal sıfatlarına sahip ve noksanlıklerden uzak, varlığı zaruri (olmazsa olmaz), yokluğu düşünülemez” olan yüce zâta mahsustur, bu sıfatları taşımayan hiçbir varlığa Allah denemez. Halbuki bireylerin uydurdukları, kendilerine göre bazı nitelikler yükledikleri mâbudlara tanrı denebilir. Başka bir deyişle tanrı kelimesi Allah için de kullanılabilir, halbuki Allah ismi O’ndan başka hiçbir varlık için kullanılamaz ve Arap dilinde de kullanılmamıştır. 

Kur’an dilinde rahmân sıfat-ismi de Allah’a mahsustur, başka hiçbir varlık için kullanılmamıştır. Rahmân “en uzak geçmişe doğru bütün yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lutuf, ihsan, rahmet bahşeden” demektir. Rahmân, rahmetiyle muamele ederken buna mazhar olan varlığın hak etmesine, lâyık olmasına bakmaz, bu sıfatın tecellisi yağmur gibi her şeyin üzerine yağar, güneş gibi her şeyi ısıtır ve aydınlatır. Rahîm “çok merhametli, rahmeti bol” demek olup bu sıfatla kullar da nitelenebilir. Allah’ın rahîm sıfat-ismi O’nun, daha ziyade kullarının gelecekte elde etmek üzere hak ettikleri, lâyık oldukları sınırsız rahmetini, lutuf ve merhametini ifade etmektedir. “Esirgemek” ve “bağışlamak” bu sonsuz, engin ve etkisi çeşitli rahmetin fakat bir parçası, etkilerinin yalnızca bir çeşididir.

Fatiha Suresi Konusu

Bu sûre ilâhî kitabın bütün amaçlarını; getirdiği mâna, bilgi ve hükümleri özet halinde ihtiva etmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’in gönderiliş amacı bireylerin dünya yaşamını düzene koymak ve iyi (ilâhî irade, rızâ ve düzene uygun) bir dünya yaşamından sonra ebedî saadeti sağlamaktır. Bu amaca ulaşabilmek için: 1. Emir ve yasaklara ihtiyaç mevcuttur. 2. Bu emir ve yasakların hayata geçmesi, bunların kaynağının “yaratıcı, varlığı zaruri, kemal sıfatlarına sahip, her çeşit noksanlık ve kusurdan uzak bulunan Allah” olduğunun bilinmesine bağlıdır. 3. Bu imanı, bu bilgi ve şuuru desteklemek üzere de mükâfat ve ceza vaadi gerekir. Sûrenin başından “yevmi’d-dîn”e kadar birincisi, “müstakîm”e kadar ikincisi ve buradan sonuna kadar da mükâfat ve ceza vaadi ile –konuları desteklemek, canlı bir biçimde tasvir etmek ve geçmişten ibret alınmasını sağlamak üzere verilen– Kur’an kıssalarının özü veciz bir biçimde ifade edilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’in bilgi, irşad ve tâlimatla alakalı bütün muhtevası “bilinmesi ve inanılması gerekenler” ve “yapılması gerekenler” diye ikiye ayrılabilir. Birincisinde Allah, peygamberlik, gayb âlemi ile ilgili bilgiler, öğütler, misaller, hikmetler ve kıssalar mevcuttur. İkincisinde ise ibadetler, hayat düzeni gibi amelî, ahlâkî hükümler ve öğretiler mevcuttur. Fâtiha sûresi bütün bunları ya sözü yahut özüyle ihtiva etmektedir veya bu konularda aklın önünü açarak ona ışık tutmaktadır. 

Ayrıca Bakınız.  İhlas Suresi okunuşu Arapça ve Türkçe! İhlas Suresi oku ve dinle

“Hamd Allah’a mahsustur” cümlesi Allah Teâlâ’nın kendisini hamde(övgü, yüceltme) lâyık kılan bütün yetkinlik sıfatlarını; “âlemlerin rabbi” ifadesi diğer yaratma ve fiil sıfatlarını; “rahmân ve rahîm” isimleri Allah’ın insanlara rahmet ve merhametinden kaynaklanan din kaidelerinı; “ceza ve hesap gününün sahibi” nitelemesi kıyamet durumlarını ve âhiret âlemini; “Yalnız sana kulluk ederiz” kısmı iman, ibadet ve sosyal düzeni; “Yalnız senden yardım dileriz” cümlesi amellerde ihlâsı (ibadetlerin yalnızca Allah rızâsı için yapılmasını) ve tevhidi (O’ndan başkasına kul olarak boyun eğilmemesini, Tanrı’ya mahsus sıfat ve etkilerin O’ndan başkasına tanınmamasını) ifade etmektedir. “Bizi doğru yola ilet” cümlesi ibadet, nizam, düşünce ve ahlâk çerçevesini, “nimete erdirdiklerinin yoluna…” kısmı gelip geçmiş örnek nesilleri, millet ve toplulukları; “gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil” bölümü ise kötü örnek teşkil eden ve hallerinden ibret alınması gereken geçmiş toplulukları içine almaktadır. 

Denebilir ki besmelenin başındaki “bi” edatından başlayarak besmeleye, sonra Fâtiha’ya ve devamında bütün Kur’an’a doğru ilâhî sırlar perde perde açılmakta; yoğunlaştırılmış dar hacimden, yoğunluğu git gide hafifleyen geniş hacimlere doğru yansıyan ilâhî irşadın ışığı âlemlere yayılmaktadır. “Bi” edatındaki “musâhabe” (birliktelik) ve “ istiâne” (yardım dileme) mânaları, kul ile Allah ilişkisinin ve bundan dolayı dinin amacının bütününü ihtiva etmektedir. Besmelenin geri kalan kısmı ile Fâtiha, bu ilişkiyi daha da açarak sürdürmekte, diğer sûre ve âyetler de bunları, aralarında bir bütünlük oluşturarak her kabiliyet ve zihin düzeysine uygun üslûplar içinde açıklığa kavuşturmaktadır.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın