En’âm Suresi 12. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
En’âm Suresi 12. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
En’âm Suresi 12. ayeti ne anlatıyor? En’âm Suresi 12. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
En’âm Suresi 12. Ayetinin Arapçası:
قُلْ لِمَنْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ قُلْ لِلّٰهِۜ كَتَبَ عَلٰى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَۜ لَيَجْمَعَنَّكُمْ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ اَلَّذ۪ينَ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
En’âm Suresi 12. Ayetinin Meali (Anlamı):
“Göklerde ve yerde olanlar kimindir” diye sor. Onlar gerçeği söylemeseler de sen: “Allah’ındır” de. O, kullarına rahmetiyle muameleyi kendine ilke edinmiştir. O sizi, geleceğinde hiçbir şüphe bulunmayan kıyâmet gününde tabi ki bir araya toplayacaktır. Lakin nefislerini zarara uğratanlar buna inanmazlar.
En’âm Suresi 12. Ayetinin Tefsiri:
Âyette
bulunan soru ve yanıt, Allah’a şirk koşanları, kâinatta bulunan canlı cansız,
akıllı akılsız her şeyin yaratılış, mülk ve tasarruf yönünden Allah’a ait
olduğunu ikrara mecbur bırakmaktadır. Zaten birinin iman nimetine erebilmesi
için de, göklerde ve yerde bulunan şeylere bakıp, bunlardaki değişmeleri
görmesi ve hepsinin nedenini araştırarak “bunlar kimin?” sorusunu sorması ve bu
soruya karşılık iç âleminde “Allah’ın” cevabını alması gerektiği ortadadır. Bu
takdirde Allah’ın birliğini kabul edip O’na teslim olmaktan başka bir yol
olmadığını anlayacaktır. Gölerin ve yerin yaratıcısı, sahibi Allah olduğuna
göre, O, dünya çapında kâfirlere, günahkârlara hızlı bir şekilde azap yollamaya de, öldükten
sonra onları diriltmeye de kadirdir. Lakin “O, kullarına rahmetiyle
muameleyi kendine ilke edinmiştir.” (En‘âm 6/12) Mecbur olmamakla birlikte,
bizzat kendi lutuf ve kereminden kullarına merhamet edeceğini va‘detmiştir. O
kullarına merhametli davranmakta, inkâr edenleri hemen cezalandırmamakta,
kendine dönmeleri için mühlet vermekte ve tevbe ettikleri takdirde tevbelerini
kabul edeceğini haber vermektedir. Çünkü “O’nun rahmeti gazabını geçmiştir.”
(Buhârî, Tevhid 15, 22; Müslim, İman 14-16) Resûl-i Ekrem (s.a.s.), Allah’ın
rahmetinin alanı ile alakalı olarak şöyle buyurur:
“Allah rahmeti yüz parçaya ayırdı.
Bunlardan doksan dokuzunu kendi katında tuttu. Bir parçasını yeryüzüne indirdi.
İşte bu bir parça rahmet sebebiyle canlılar birbirine acıyıp şefkat
gösterirler. Hatta, yavrusunu emziren hayvanın yavrusuna dokunur diye ayağını
kaldırması bile bu merhamet sebebiyledir.” (Buhârî,
Edeb 19; Müslim, Tevbe 17-21)
Cenâb-ı Hak yine bu rahmeti sebebiyle, herkesin
dünya çapında yaptığının karşılığını görmesi için insanları mutlaka kıyamet gününde
toplayacaktır. Eğer dünya çapında zulme uğrayan âhirette hakkını almazsa; ömrünü
sefalet içinde geçirmiş, Hakk’a itaat eden kul, âhirette sabrının mükâfatını
görmezse ona haksızlık olur. İşte Allah rahmeti gereği insanları mahşerde bir
araya toplayacak, onlara yaptıkları amellerin karşılığını verecektir. Cennet rahmetinin,
cehennem gazabının tecellisi olacaktır. Lakin nefislerini zarara uğratanlar;
yani sermâyeleri olan tertemiz fıtratlarını, selîm akıllarını kaybedenler,
gerçekler yerine yalnızca vehimlerine uymaları, taklide dalmaları ve
düşünmemeleri sebebiyle küfürde ısrar etmekte ve îmandan yüz çevirmektedirler.
Bu nedenle iman etmeleri ve Allah’ın rahmetine ermeleri söz konusu olamaz.
Oysa:
En’âm Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
En’âm Suresi 12. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/