Ra’d Suresi 26. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Ra’d Suresi 26. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Ra’d Suresi 26. ayeti ne anlatıyor? Ra’d Suresi 26. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Ra’d Suresi 26. Ayetinin Arapçası:
اَللّٰهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ وَفَرِحُوا بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا مَتَاعٌ۟
Ra’d Suresi 26. Ayetinin Meali (Anlamı):
Allah dilediğine rızkı bolca bahşeder, dilediğine de sınırlı ölçüde verir. Lakin inkârcılar, bu gerçeğin farkında olmadıkları için dünya yaşamı ile sevinip şımarırlar. Oysa âhiretin sonsuz nimetleri yanında dünya yaşamı azıcık, değersiz ve geçici bir geçimlikten ibarettir.
Ra’d Suresi 26. Ayetinin Tefsiri:
Allah
Resûlü (s.a.s.)’e ilk kez inananlar yoksul kimselerdi. Mekke’nin varlıklı
şımarık müşrikleri bunlarla alay ediyor; “Allah aramızdan bula bula bunları
mı lütfuna lâyık gördü?” (En‘âm 7/53) diyorlardı. Oysa Allah katında değer
ölçüsü maddi imkânlar, mal, mülk değil takvâdır. Cenâb-ı Hak imtihan maksadıyla
bazılarına bol rızık verir, bazılarına da rızkı daraltır. Zenginlik bir
kimsenin Allah indinde kıymetli olduğunu göstermediği gibi, yoksullik de bir
kimsenin değersizliğini göstermez. Buna göre ellerindeki imkânlara güvenip
şımaranlar dünyaya aldanmaktadırlar. Değersiz ve fâni dünya nimetleri bir gün
ellerinden çıkacak, böylece hem bunlardan hem de ebedi âhiret saadetinden
mahrum kalacaklardır.
Hoca
Ahmed Yesevî (k.s.) der ki:
“Bu
dünya malını yığdı vefâsın görmedi Kârûn
Kitip
yer astığa âhır cihandın kiti armanlık.”
“Zenginliği
dillerde efsâne gibi dolaşan Kârûn bile yığdığı dünya malının vefâsını, hayrını
göremedi. En sonunda bir avuç toprağın altında yok olup gitti.”
Unutmamak
gerekir ki, Allah zenginlere rızkı bol verir, onlardan şükür ister. Fakirlere
rızkı az verir, onlardan da sabır ister. Allah, şükredenlere daha fazlasını
vereceğini va‘dederken, sabredenlerle birlikte olduğunu müjdeler. Zenginlere
bi hayli fazla mal verirken, yoksullere iki cihanda da masivâdan uzaklaşma nimeti
nasip eder. Zenginler mallarının çoğalmasıylasevinirler, yoksuller ise durumlarının
temizlik ve sefâsıyla huzur bulurlar. Zenginlerin malı çok olsa da, bunlar,
Allah’ın âhirette va‘dettiği nimetlere nispetle çok azdır. Fakirlerin dünya çapındaki
halleri de ne kadar temiz, güzel ve saf olursa olsun, bunlar, Allah’ın onlara
va‘dettiği celâl ve cemâlini seyretme nimetine göre çok azdır. (Kuşeyrî, Letâifü’l-işârât,
II, 108)
Âyet-i
kerîmede dünya hayâtı âhirete göre “azıcık ve fânî bir metâ” olarak vasfedilir.
“Metâ”, Arapça’da “çoban azığı, süvarilerin alelacele atıştırdıkları birkaç
hurma, kurutulmuş un çorbası, tencere yahut ufak bir tepsi” gibi geçici bir
süre kendilerinden faydalanılan şeyler için kullanılır.
Sahib
b. Abbâd adında biri, bir kadının çocuğuna: “Metâ nerede?” diye sorduğunu
duyar. Çocuk da bu soruya şöyle yanıt verir: “Köpek geldi ve onu aldı.”
Demek
ki burada “metâ”, su ile ıslatılıp kendisiyle tas tabak silinen bez mânasında
kullanılmıştır. İşte bütün nimet ve güzellikleri ile dünya, ebedi âhiret
nimetleri karşısında böyle basit bir metâdan başka bir şey değildir.
Kur’an
böyle ölümsüz gerçekleri açıklayıp dururken, bu gerçekleri kabulden yüz çevirip
hâlâ gökten mucize talebinde bulunmanın ne anlamı mevcuttur:
Ra’d Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Ra’d Suresi 26. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/