Nisâ Suresi 94. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Nisâ Suresi 94. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Nisâ Suresi 94. ayeti ne anlatıyor? Nisâ Suresi 94. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Nisâ Suresi 94. Ayetinin Arapçası:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا ضَرَبْتُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَتَبَيَّنُوا وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ اَلْقٰٓى اِلَيْكُمُ السَّلَامَ لَسْتَ مُؤْمِنًاۚ تَبْتَغُونَ عَرَضَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۘ فَعِنْدَ اللّٰهِ مَغَانِمُ كَث۪يرَةٌۜ كَذٰلِكَ كُنْتُمْ مِنْ قَبْلُ فَمَنَّ اللّٰهُ عَلَيْكُمْ فَتَبَيَّنُواۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرًا
Nisâ Suresi 94. Ayetinin Meali (Anlamı):
Ey iman edenler! Allah yolunda cihâd için sefere çıktığınız zaman iyice araştırın, dikkatli olun da size selâm verene, dünya yaşamının geçici menfaatlerini arzulayarak: “Sen mü’min değilsin” deyip onu öldürmeye kalkmayın. Unutmayın ki, Allah katında birden fazla ganimetler mevcuttur. Daha önceleri siz de onlar gibiydiniz; Allah size iman nimetini lûtfetti. O halde iyice araştırın da bir yanlışlık yapmayın! Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Nisâ Suresi 94. Ayetinin Tefsiri:
Bu
âyetin iniş sebebi olan hâdiseyi, bunun yanı sıra olayın kahramanı olan Üsâme b. Zeyd şöyle nakletmektedir:
Resûlullah (s.a.s.), bizi Cüheyne kabilesinin Huraka kolu üzerine
göndermişti. Sabahleyin onlar sularının başındayken üzerlerine hücum ettik. Ben
ve ensardan bir kişi onlardan bir adama ulaştık. Üzerine yürüyünce, adam: لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ (lâ ilâhe illallah) “Allah’tan
başka ilâh yoktur” dedi. Bunun üzerine ensardan olan arkadaşım hücumdan
vazgeçti; bense mızrağımı adama sapladım ve onu öldürdüm. Medine’ye döndüğümüzde
bu olay Peygamber (s.a.s.)’in kulağına gitti ve bana:
“– Ey Üsâme! Lâ ilâhe illallah dedikten sonra adamı
öldürdün ha?” buyurdu. Ben :
“– Yâ Rasûlallah! O, bu sözü yalnızca canını kurtarmak için dile getirdi”
dedim. Peygamber Efendimiz tekrar :
“– Lâ ilâhe illallah dedikten sonra adamı öldürdün
ha?” diye yine sordu ve bu sözü o kadar çok tekrarladı ki, ben, daha
önce müslüman olmamış olmayı bile temenni ettim. (Buhârî, Diyât 2; Müslim, İman
l58-159)
Müslim, İman 158’de, Efendimiz’in Üsâme’ye: “Kalbini mi yardın
ki, bundan dolayı söyleyip söylemediğini bilesin?” buyurduğu da rivayet
edilmektedir.
Peygamber Efendimiz bu olaya son derece üzüldü ve bunun üzerine sözkonusu
âyet-i kerîme indi.
Ayetin iniş sebebiyle alakalı bir diğer rivayet de şöyledir:
İbn Abbas (r.a.)’nın anlattığına göre, müslümanlardan bir grup, beraberinde
birkaç koyun bulunan bir adama arkadan yetiştiler. O da “es-Selâmu aleykûm”
dediği halde onu öldürdüler ve bununla birlikteki koyunlarını aldılar. Bunun
üzerine yüce Allah: “Dünya yaşamının geçici menfaatlerini arzulayarak” (Nisâ
4/94) buyruğuna kadar bu âyet-i kerîmeyi indirdi. Dünya yaşamının menfaati ise,
orada sözü geçen birkaç koyundu. (Buhârî, Tefsir 4/17; Müslim, Tefsir 22)
İslâm’da cihadın gâyesi ne toprak işgal etmek, ne ganimet elde
etmek ne de şu yahut bundan dolayı insan yaşamına son vermektir. İslâm cihadı,
insanla Rabbi içindeki önüne geçeri kaldırmak ve onu Allah’a teslim olmuş bir
kul haline getirebilmek için farz kılmıştır. Bu teslimiyetin mânası da herkesi
müslüman yapmak değil, hidâyetten nasibi olanlara onun yolunu aralamak, bunun
dışında kalanları da İslâm’ın hâkimiyetine boyun eğdirmektir. Aslını söylemek gerekirse müslümanlar,
herkesin hidâyete erişmesini arzu ederler. Çünkü bu durum, tabi ki hidâyete
eren insanın dünya ve âhirette faydasına olacak ve ebedi mutluluğa ermesini
sağlayacaktır. Lakin bunu güç tercih ederek silah zoruyla kabul ettirmek doğru
değildir. Güç, insanları zorla müslüman yapmak için değil, onlara İslâm’ın
hâkimiyetini kabul ettirmek için kullanılmalıdır. Çünkü silahlı cihad, İslâmî
tebliğin en son merhalesidir. Ayrıca âyetin iniş sebebiyle alakalı nakledilen rivayette
Peygamber Efendimiz’in, “Kalbini mi yardın?” ikazı, müslümanlara düşen
vazifenin, zâhire göre hüküm vermek olduğunu bildirmektedir. Zira kalpten
geçeni bilmeye Allah’tan başka hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.
Âyetin “Daha önceleri siz de onlar gibiydiniz; Allah size iman nimetini
lûtfetti. O halde iyice araştırın da bir yanlışlık yapmayın!” (Nisâ 4/94)kısmı, müminleri, kendi geçmişlerini ve İslâm’a
halen yeni girip ısınırken yaşadıkları hâlet-i ruhiyelerini tefekküre
yönlendirmektedir. O zaman ki durumlarını ve psikolojilerini düşündükleri zaman,
kendilerine “selâm verenleri, müslüman oldum diyenleri, kelime-i tevhidi
söyleyenleri…” bu beyânlarında içten kabul edecek, bunun tabii ve mâkul bir
durum olduğunu daha rahat anlayacaklardır. Çünkü müslüman olduğu halde halen
hicret etme imkânı bulamamış, müminlerle tanışamamış, kabilesi içinde imanını
gizleyerek yaşama durumunda kalmış olanlar hep böyle yapmışlar, müslüman
olanlarla ilk karşı karşıya geldiklarında ya selâm vererek yahut kelime-i tevhidi
söyleyerek durumlarını anlatmaya çalışmışlardır. Diğer taraftan bir kimsenin
imana gelmesi bazan birden olabildiği halde bazan da peyderpey gerçekleşmektedir.
Bu bakımdan hidâyette ilk adımın atılması ve birinin kalbinde iman
istikâmetinde ilk defa bir meylin oluşması fevkalâde mühimdir. O halde
müslümanların başlangıçta dikkatli olmaları ve imanı tedâi ettiren en ufak
işaretlerle bile yetinmeleri, hem yanlış bir davranışta bulunmalarına mâni
olacak hem de bireylerin hidâyete kavuşmalarını daha da kolaylaştıracaktır.
Cihad esnasında bir kısım aksaklıkların olması müslümanların
azimlerini kırmamalıdır. Bilakis bu aksaklıkları gidererek daha büyük bir
azimle Allah yolunda cihada devam etmelidirler. Çünkü:
Nisâ Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Nisâ Suresi 94. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/