Kuran-ı Kerim

Nisâ Suresi 165. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Nisâ Suresi 165. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.

Nisâ Suresi 165. ayeti ne anlatıyor? Nisâ Suresi 165. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…

Nisâ Suresi 165. Ayetinin Arapçası:

رُسُلًا مُبَشِّر۪ينَ وَمُنْذِر۪ينَ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللّٰهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَز۪يزًا حَك۪يمًا

Nisâ Suresi 165. Ayetinin Meali (Anlamı):

Müjdeleyici ve korkutucu böyle nice peygamberler gönderdik; tâ ki peygamberlerden sonra bireylerin Allah’a karşı ileri sürebilecekleri bir bahaneleri kalmasın! Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır.

Nisâ Suresi 165. Ayetinin Tefsiri:

Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimiz, ilk defa peygamberlik davasıyla ortaya çıkmış bir şahıs değildir. Nitekim âyet-i kerîmede: “De ki: «Peygamber olarak gönderilen ilk kişi ben değilim. Bana yahut size ne yapıldığını da bilemem. Ben, yalnızca bana vahyolunana ikazm; çünkü ben fakat apaçık bir ikazcıyım»” (Ahkâf 46/9) buyrulur. Ondan önce isim ve kıssaları Kur’ân-ı Kerîm’de zikredilen ve zikredilmeyen birden fazla peygamber gelmiş, Allah’tan vahiy almış ve bunu insanlara tebliğ etmişlerdir. Nitekim bunlardan bir kısmının ismi burada geçmektedir.

اَلزَبُورُ (Zebûr), kelime olarak “yazılı şey” mânasında olup, Hz. Dâvûd’a verilen kitabın adıdır. Kaynaklarda verilen bilgilere göre Zebûr yüz elli sûreden ibaret olup, bunlarda herhangi bir hüküm, helâl ve harama dair bir buyruk yoktu. Bu kitap bir takım hikmetli sözler ve öğütler ihtiva etmekteydi. (bk. Kurtubî, el-Câmi‘, VI, 17)

Peygamberlerin gönderiliş maksadı, iman edip davetlerini kabul edenleri cennetle müjdelemek, inkâr yolunu tutanları da cehennemle uyarmaktır. Üstelik peygamber geldikten sonra bireylerin kıyamette Allah’a karşı ileri sürebilecekleri bir bahaneleri kalmayacaktır. Âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:

“Biz, peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz.” (İsrâ 17/15)

“Şayet biz, kitap ve peygamber göndermeden önce kendilerini aslında hak ettikleri bir felâketle helâk edecek olsaydık, bu takdirde: «Rabbimiz, ne olurdu bize bir peygamber gönderseydin de, böyle rezil ve perişan olmadan önce senin âyetlerine uysaydık!» diyeceklerdi.” (Tâhâ 20/134)

 Peygamberlerin gelmediği zamanlarda yaşayan, yaşadıkları bölge itibariyle peygamberlerin tebliğlerine ulaşamayan yahut bunlarla yeteri kadar irtibat kuramayan insanlar, yalnızca Allah’ın varlığı ve birliğini tanıyarak O’na inanmakla mesuldürler. Bunun dışında dinî bakımdan herhangi bir sorumlulukları yoktur. Lakin peygamberin davetini işitip dinin ne olduğunu anlayanlar, aynı biçimde sonraki asırlarda dünyaya gözlerini açtıği halde dini doğru bir biçimde öğrenme imkânı bulanlar iman etmeyip inkâr yolunu tutarlarsa, bunun mutlaka cezasını çekeceklerdir.[1]

Kur’ân-ı Kerîm’in gerçekliğine gelince:

[1] Allah Teâlâ’nın  Hz. Mûsâ ile konuşması ile ilgili A‘râf   7/143. âyetin tefsirinde izah yapılmıştır.

 

Ayrıca Bakınız.  Yunus Suresi 36. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Nisâ Suresi tefsiri için tıklayınız…

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Nisâ Suresi 165. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…

Kaynak: https://www.islamveihsan.com/

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın