Nisâ Suresi 162. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Nisâ Suresi 162. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Nisâ Suresi 162. ayeti ne anlatıyor? Nisâ Suresi 162. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Nisâ Suresi 162. Ayetinin Arapçası:
لٰكِنِ الرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ مِنْهُمْ وَالْمُؤْمِنُونَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَالْمُق۪يم۪ينَ الصَّلٰوةَ وَالْمُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَالْمُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَنُؤْت۪يهِمْ اَجْرًا عَظ۪يمًا۟
Nisâ Suresi 162. Ayetinin Meali (Anlamı):
Lakin onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ile, sana indirilene ve senden önce indirilen kitaplara iman eden mü’minlere; özellikle namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, Allah’a ve âhiret gününe iman edenlere pek büyük bir mükâfat vereceğiz.
Nisâ Suresi 162. Ayetinin Tefsiri:
“İlimde
derinleşmiş olanlar”; eğrilikten hoşlanmayan, ilim yolunda sağlam duran, neyi
bildiğini neyi bilmediğini seçebilen, bildikleri aracılığıyla bilmediklerinin
önemini olabilecek mertebe çözebilen, Allah katından gelen bilgiler ile ilgili en
ufak bir şüphe duymayan ve bildikleriyle amel eden gerçek ilim sahibi
kimselerdir. (bk. Âl-i İmrân 3/7)
Âyet-i
kerîmede ilimleri bu mertebeye erişen âlimlerin; bütün isim, sıfat ve
fiilleriyle Allah’ı, Allah’ın hükümlerini, emir ve yasaklarını bilip, bunlara
göre amel ettikleri beyân edilir. Şöyle ki:
› Onların,
Allah’ın hükümlerini bilmeleri, “Onlar sana indirilen ve senden önce
indirilen kitaplara iman ederler” (Nisâ 4/162) ifadesi ile açıklanmıştır.
› Onların
bildikleri ilâhî hükümler, emir ve yasaklarla amel etmeleri, “Onlar namazı
dosdoğru kılar, zekâtı verirler” (Nisâ 4/162) tabiriyle anlatılmıştır.
Burada en şerefli ibâdetlerden olmaları hasebiyle özellikle namaz ve zekât zikredilmiştir.
Çünkü namaz, bedenî ibâdetlerin en şereflisi[1],
zekât da mal ile yapılan ibâdetlerin en şereflisidir.
› Onların isim,
sıfat ve fiilleriyle Allah’ı tanımaları ise “Allah’a ve âhiret gününe iman
ederler” (Nisâ 4/162) ifadesiyle haber verilmiştir. Şüphesiz en kıymetli
bilgi, mebde’ ve meâd yani ilk yaratılış ve âhiret bilgisidir. Mebde’ bilgisi
âyette, “Allah’a inanırlar” sözüyle, meâd bilgisi de, “âhiret gününe inanırlar”
sözüyle anlatılmıştır. İşte bu üç vasfı kâmil mânada kendinde toplayan kimseler,
Kur’an’ın ifadesiyle “râsih âlim” yani ilimde derinleşmiş âlim olma şerefine
ererler. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XI, 85)
Bu
şerefe en yüksek düzeyde nâil olanlar kuşkusuz ilâhî vahye mazhar olan
peygamberlerdir. Resûlullah (s.a.s.) de o peygamberler silsilesinin hem serveri
hem de son mührüdür:
[1]Namaz, Arapça’da اَلصَّلٰوةُ(salât) kelimesiyle ifade edilir. “Salât”
kelimesinin “ateş” manasına gelen اَلصَّلْيُ (es-salyu) kökünden türediği de söylenmiştir. Araplar
eğri olan bir ağacı doğrultmak istedikleri zaman ateşe tutarlardı. Kulda da
nefs-i emmâre bulunması sebebiyle bir eğrilik mevcuttur. Kerîm olan Allah’ın
zâtının heybeti ve celâli ise sıcaktır. Bunun bunun yanında eğer hicâbı kaldırılsa bu
heybet ve celal ulaştığı her şeyi yakar. Mü’min namaza başlayınca işte bu
celâle yönelir. Böylelikle namaz kılan kimseye Rabbânî azametin ve ilâhî kudretin
manevî harâreti isâbet eder. Ateşin karşısına konulan odunda eğrilik kalmadığı
gibi, namazını dosdoğru kılan mü’minde de eğrilik kalmaz. (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, II, 391)
Nitekim âyet-i kerîmede: “Namazı da dosdoğru kıl! Çünkü bütün şartlarına
riâyet edilerek hakkiyle kılınan namaz, insanı her türlü hayasızlıktan, dînin
ve aklın kabul etmediği şeylerden alıkoyar”(Ankebût 29/45) buyrulur.
Nisâ Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Nisâ Suresi 162. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/