Mâide Suresi 40. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Mâide Suresi 40. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Mâide Suresi 40. ayeti ne anlatıyor? Mâide Suresi 40. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Mâide Suresi 40. Ayetinin Arapçası:
اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Mâide Suresi 40. Ayetinin Meali (Anlamı):
Bilmez misin ki, göklerin ve yerin mülkiyeti ve hâkimiyeti Allah’ındır. O dilediğine azap eder, istediğini bağışlar. Allah’ın her şeye gücü yeter.
Mâide Suresi 40. Ayetinin Tefsiri:
Hırsızlık
yapan, ardından tevbe ederse Allah onun tevbesini kabul eder ve âhirette
yüz yüze kalacağı cezayı affedip, ona rahmet ve mağfiretle muamele eder.
Dolayısıyla eli kesilmiş ve tevbekâr olmuş kimselere, önceden hırsızlık etmiş
diye kötü gözle bakmamalı, acıyıp yardımda bulunmalıdır.
Âyet-i
kerîmenin zahirinden, yaptığına pişman olup tövbe eden hırsızın, tövbesinde
içten olduğu anlaşıldığı takdirde elinin kesilmeyeceği anlaşılmaktadır. Lakin
bu mevzuda farklı görüşler dile getirilmiştir. Özetle Hanefîler’e göre hırsız
çaldığı malı yakalanmadan önce iade edip tövbe ederse eli kesilmez. Hanbelî ve
bir kısım Şâfıîler’e göre hırsız yakalanıp mahkemeye sevkedilmeden önce tövbe
ederse, belli şartlarda ceza düşer. Bazı âlimlere göre ise hırsız, dava hâkime
götürülmeden önce bile tövbe etse had cezası düşmez. Nitekim Peygamber
Efendimiz (s.a.s.) Mahzûm kabilesinden hırsızlık eden, fakat yaptığına pişman
olan bir kadının elinin kesilmesine hükmetmiştir. (Buhârî, Enbiyâ’ 54; Müslim,
Hudûd 9) Çünkü el kesme, suçun cezasıdır; tövbe ise işlediği günahtan Allah’a
sığınmadır.
İslâm
hırsızlığı yasaklamış bununla birlikte hırsızlığa neden olacak yolları da kapatmaya
çalışmıştır. Zira İslâm’ın hedefi insanları cezalandırmak değil, bilakis onları
huzur içerisinde ve mutlu bir biçimde yaşatmaktır. Bu nevi hedeflerini
gerçekleştirmek için de zekâtı farz kılmış (bk. Tevbe 9/60), sadakayı teşvik
etmiş, zenginlerin mallarında yoksul ve yoksullar için bir hak olduğunu
bildirmiş (Zâriyât 51/19), hâsılı her fırsatta zenginlerin yoksullere yardım
etmelerini istemiştir. Diğer taraftan, zaruret hallerinde haram olan şeylerden
bile ölçülü bir biçimde yiyip içmeye ruhsat vermiştir. (bk. Bakara 2/173; Mâide
5/3)
Göklerin
ve yerin mülkünü, saltanatını ve tasarrufunu kudret elinde bulunduran Yüce
Allah, istediği kullarını cezalandırır, dilediği kullarını bağışlar. İstediğini
murad etmesini, murad ettiğini yapmasını ve istediği hükmü vermesini
engel olabilecek hiçbir kuvvet yoktur. Çünkü O’nun her şeye gücü yeter. Öyleyse
Allah’a inanıp güvenen bir birinin, İslâm düşmanlarından gelecek her türlü
baskı, eziyet ve kötülükler karşısında metanetini koruması, sarsıntıya
uğramadan vazifesine devam etmesi gerekir. Bu vesileyle münafıkların ve
yahudilerin düzenbazlıkları karşısında Resûlullah (s.a.s.)’i teselli etmek
üzere şöyle buyrulur:
Mâide Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Mâide Suresi 40. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/