Hûd Suresi 85. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Hûd Suresi 85. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Hûd Suresi 85. ayeti ne anlatıyor? Hûd Suresi 85. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Hûd Suresi 85. Ayetinin Arapçası:
وَيَا قَوْمِ اَوْفُوا الْمِكْيَالَ وَالْم۪يزَانَ بِالْقِسْطِ وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ اَشْيَٓاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْاَرْضِ مُفْسِد۪ينَ
Hûd Suresi 85. Ayetinin Meali (Anlamı):
“Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı büyük bir titizlik ve tam bir doğrulukla yerine getirin; kendilerine ait mallarda haklarını eksiltmek suretiyle insanlara zulmetmeyin ve bozguncular kesilerek yeryüzünde karışıklık çıkarmayın.”
Hûd Suresi 85. Ayetinin Tefsiri:
Hz.
Şuayb da diğer peygamberler gibi kavmini ilk kez tevhide davet etti. Medyen
halkı daha çok ticaretle meşgul olur, ölçü ve tartıda haksızlık yaparlardı.
Rivayete göre bunların biri diğerinden daha büyük olmak üzere iki ölçü, iki de
tartı birimi vardı. Başkalarından bir şey alırken büyük ölçekle tam anlamıyla
tartmalarını isterler, kendileri bir başkasına bir şey tarttıkların da ise ufak
ölçeği tercih ederek eksik tartarlardı. Şuayb (a.s.) onları bu günahtan
sakındırdı. Ölçü ve tartıda noksanlık yapmamalarını istedi. Aslını söylemek gerekirse buna
ihtiyaçları da yoktu. Çünkü nimet ve bolluk içinde yaşıyorlardı. Bolluk içinde
olmanın gereği haksızlık yapmak değil, bireylerin haklarını gözetmek, halkın
yararına hizmet etmek ve Allah’a şükretmekti. Böyle davranmayıp, aksine ölçü ve
tartıda noksanlık yapmak, hem elde olan nimetlerin hebâ olmasına neden olacak,
hem de herkesi kuşatacak büyük bir azabın gelmesini hızlandıracaktı. İşte Hz.
Şuayb, kavminin böyle topyekün helâke uğramasından korktuğu için onlara nasihat
etti; ölçü ve tartıyı adâletle, tam anlamıyla yerine getirmelerini, insanlara
haksızlık yapmamalarını, onların mallarının değerini düşürmemelerini ve
yeryüzünde fesat çıkararak kötülük yapmamalarını öğütledi. Eğer gerçekten
mü’min iseler Allah’ın bakiyyesinin; yani Allah’ın helâlinden onlara nasip
edeceği o temiz ve helâl kazancın kendileri için daha hayırlı olduğunu açıkladı.
Eğer nasihatlerini dinleyip günahtan vazgeçmezlerse, üzerlerine bir bekçi
olmadığını, vazifesinin yalnızca tebliğ olduğunu hatırlattı.
Alış-veriş
yaparken hile ve laf kalabalığı ile malı câzip göstermek yanlış bir
davranıştır. Çünkü böyle yapmakla Allah’ın o kimse için takdir ettiği rızık
artmayacağı gibi, aksine rızkın bereketi de gider. Böylelikle haksız yollarla
mal biriktirenlerin malını Allah bir anda tamamen yok eder ve sahibine de malın
her bir zerresinin mesuliyeti kalır. Şu hâdise buna ne güzel misaldir: Fazla
gözüksün diye süte su katan bir adamın bütün inekleri bir sel felâketine maruz
kalarak telef olup gider. Firâset sahibi ufak kızı, gaflet içindeki babasına:
“Babacığım süte kattığın sular birikti birikti, sonunda inekleri telef etti”
der.
Azgın kavmin Hz. Şuayb’ın nasihatlerine kulak
verecek halleri yoktu:
Hûd Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Hûd Suresi 85. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/