Herkesin Yardıma Muhtaç Olduğu Yer
İnsanlar, dünya çapında karşı karşıya geldikları musîbet anlarında dostlarını ve akrabalarını ararlar. Başlarına gelen sıkıntıya göre; yardımı dokunabilecek, kuvvetli, imkân sahibi bir insana sığınırlar.
Hâlbuki, âhirette herkes yardıma muhtaç vaziyettedir. Cenâb-ı Hak muhtelif âyetlerde bunu hatırlatır:
“O gün; dostlar (bile) birbirlerine düşman kesilirler, takvâ sahipleri istisnâ!” (ez-Zuhruf, 67)
“O gün; dostun dosta hiçbir faydası olmaz, kendilerine yardım da edilmez.” (ed-Duhân, 41)
Yine âyet-i kerîmede cehennemliklerin şu itirafları bildirilir:
“Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var, ne de yakın bir dostumuz!” (eş-Şuarâ 100-101)
Kıyâmet günü, hesap-kitap günüdür. Çok zor ve dehşetli bir gündür. Peygamberlerin bile tebliğden hesap verecekleri bir gündür. Bu dünya çapında Cenâb-ı Hakk’a dost olanlar için âyette buyurulmaktadır ki:
اَلَٓا اِنَّ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ
وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ
“İyi bilin ki, Allâh’ın dostlarına asla korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.” (Yûnus, 62)
O hâlde;
Şu fânî ömrümüzde en mühim tahsil, en faydalı vazife ve en elzem mesele, Cenâb-ı Hak ile dost olabilmektir.
Cenâb-ı Hak ile dostluk için, İslâm’ı yaşamın bütün safhalarında yaşamak îcâb eder. Rabbimiz’in tâlimatlarını bi-hakkın ihlâs ile edâ etmek gerekir.
Her sene, ilâhî bir lütuf olarak, bize âhiret iklimini ve ona hazırlanmayı hatırlatmak için bir rahmet mevsimi geliyor: Üç aylar…
Haram aylardan birisi olan, bunun yanı sıra Regāib ve Mîrac kandilleriyle uhrevî mevsimi başlatan Receb-i şerif;
Berat Gecesi’ni merkezinde bulunduran, Efendimiz’in en fazla oruçlu geçirdiği Şâbân-ı şerif ve,
Rahmet ve mağfiretin tuğyân ettiği Ramazân-ı şerif… Kur’ân, oruç ve infak mevsimi… Bin geceden hayırlı Kadir Gecesi’ne hazırlık ve onu idrâk etmeye gayret… Ardından yine ümmet-i Muhammed’i sevindirerek nâil olunan bir bayram sevinci…
Bu mevsimi hakkıyla idrâk edebilene ne mutlu!
Bu mevsim, öyle mânevî ikramlarla, öyle uhrevî fırsatlarla dolu ki, Cebrâil -aleyhisselâm- Peygamberimiz’e;
“Ramazân’a erişip de günahları affedilmeyen kimse rahmetten uzak olsun!” demiştir. (Bkz. Hâkim, IV, 170/7256; Tirmizî, Deavât, 100/3545)
Bu mübârek mevsim, Cenâb-ı Hak ile dostlukta mesafe katedebilmek için çok mühim bir imkân. Tekrarının nasip olup olmayacağı ise meçhul…
Geçen sene üç aylarda, Ramazân-ı şerifte, aramızda bulunan nice kardeşimiz vardı ki; bu sene bu ikram mevsimine kavuşamadan ömürlerini tamamladılar, vefât ettiler. Tefekkür etmeliyiz bizim için bu üç aylar acaba son mudur?
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, her namazı; hayata vedâ eden bir birinin son namazını kılarken duyacağı bir huzur ve huşû ile kılmayı tavsiye buyurmuştur.
Üç ayları da, bir daha idrâk etme fırsatı ele geçmeyecekmiş gibi bir dikkat ve riâyetle edâ edersek, istifâdemiz artar, tekrarına nâil olursak, bi-iznillâh daha feyiz ve bereketli bir idrâke mazhar oluruz.
Cenâb-ı Hakk’a dostluk nasıl olabilecek olur?
Kur’ân ve Sünnet’in muhtevâsında, Cenâb-ı Hakk’ın râzı olduğu, muhabbet ettiği fiiller tâdâd edilmiştir. Kullara düşen, bu vasıfları tâlim edip hayata geçirmektir.
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/