Kuran-ı Kerim

A’râf Suresi 70. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

A’râf Suresi 70. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.

A’râf Suresi 70. ayeti ne anlatıyor? A’râf Suresi 70. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…

A’râf Suresi 70. Ayetinin Arapçası:

قَالُٓوا اَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ اللّٰهَ وَحْدَهُ وَنَذَرَ مَا كَانَ يَعْبُدُ اٰبَٓاؤُ۬نَاۚ فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَٓا اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ

A’râf Suresi 70. Ayetinin Meali (Anlamı):

Dediler ki: “Ya! Demek sen bize tek olan Allah’a kulluk edelim ve babalarımızın tapa geldikleri putları bırakalım diye geldin ha? Eğer doğru söylüyorsan, bizi tehdit edip durduğun o azabı getir de görelim!”

A’râf Suresi 70. Ayetinin Tefsiri:

Bedbaht
kavim, peygamberlerinin nasihatini dinleyip Allah’ın verdiği nimetlere
şükredecekleri yerde, inat ve inkârda daha da ileri giderek Hz. Hûd’a hakâret
etmeye başladılar. “Ya! Demek sen bize tek olan Allah’a kulluk edelim ve
babalarımızın tapa geldikleri putları bırakalım diye geldin ha?”
(A‘râf  7/70) diyerek onunla alay ettiler. Sonunda,
kendilerini farklı zamanlarda tehdit ettiği azabı başlarına getirmesini isteyecek
kadar cür’etkâr bir tavır sergilediler. Bu tutum ve davranışları, üzerlerine
ilâhî azabın inmesi ile ilgiliki hükmün kesinleşmesine yol açtı. Hz. Hûd onlara
bu acı gerçeği haber verdi. En son onları tekrar sarsmak ve uyandırmak
için, hiçbir fayda yahut zarar vermeye güçleri yetmeyen, atalarının ve
kendilerinin uydurdukları isimlerden başka bir anlam ifade etmeyen putlara
tapmak suretiyle içinde bulundukları perişan durumu hatırlattı. Gerçek bir
delile dayanmayan böyle asılsız bir meselede kendisiyle münakaşa etmelerinin ne
kadar yersiz ve mânasız olduğunu izah etmeye çalıştı. Lakin ne çâre ki, artık
onların söz dinleyecek halleri yoktu ve ilâhî azabın gelmesini beklemekten
başka çare kalmadı. Nihayet beklenen azap, yedi gün sekiz gece durmadan esen,
değdiği her şeyi kökünden söküp havaya uçuran, paramparça eden korkunç bir
rüzgar halinde geldi. (bk. Hâkka 69/6-8; Ahkâf 46/24-25) Allah bu azapla,
âyetlerini yalanlayan ve imana yanaşmayan Âd kavminin kökünü kesti, bir kişi
sağ kalmayacak biçimde hepsini tamamen yok etti. Hz. Hûd ve ona inananları ise
rahmetiyle kurtardı.

Dikkat
edilmelidir ki, nübüvvet rütbesinden daha üstün bir rütbe, risâlet derecesinden
daha yüksek bir derece yoktur. Buna rağmen Allah Teâlâ, hem Hz. Hûd’u hem de
ona inananları rahmetiyle kurtardığını haber vermektedir. Bunun hikmeti,
kurtuluşun yapılan ameller karşılığında hak edilmiş bir durum değil de, fakat
Allah’ın fazlı ve rahmetiyle ulaşılacak hayırlı bir netice olduğunu
bildirmektir. Buna göre kurtulan herkes fakat Cenâb-ı Hakk’ın lütf u keremi ile
kurtulmuştur ve kurtulacaktır. (Kuşeyrî, Letâifu’l-işârât, I, 341)

72.
âyette helâk olmanın nedeninin Allah’ın âyetlerini yalanlama ve imansızlık
olduğuna, kurtuluş yolunun ise Allah’ın âyetlerini doğrulama ve bunlara iman
olduğuna dikkat çekilmektedir.

İnsanlığın
yaşadığı bir başka ibretli misal de Semûd kavminin halidir:

A’râf Suresi tefsiri için tıklayınız…

Ayrıca Bakınız.  İbrahim Suresi 51. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

A’râf Suresi 70. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…

Kaynak: https://www.islamveihsan.com/

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın