A’râf Suresi 65. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
A’râf Suresi 65. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
A’râf Suresi 65. ayeti ne anlatıyor? A’râf Suresi 65. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
A’râf Suresi 65. Ayetinin Arapçası:
وَاِلٰى عَادٍ اَخَاهُمْ هُودًاۜ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اَفَلَا تَتَّقُونَ
A’râf Suresi 65. Ayetinin Meali (Anlamı):
Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u gönderdik. Onlara şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; çünkü sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur. Artık Allah’tan korkup günahlardan sakınmaz mısınız?”
A’râf Suresi 65. Ayetinin Tefsiri:
Âd
kavmi, Yemen, Aden ve Ummân arasında bulunan Ahkâf diyârında yaşamış bir Arap
toplumudur. Kavme ismi verilmiş bulunan Âd’ın, Hz. Nûh’un torunlarından olduğu rivayet
edilir. Zamanları, Nûh (a.s.)’dan tahmînen sekiz yüz sene sonradır. Verimli
toprakları olan bu kavim; otu, suyu, ve çeşitli nimetleri bol, bağlık-bahçelik
bir yerleşim yerine sahip idiler. Yerin üzerinde gürül gürül akan ırmakları,
bağları, bahçeleri, sürü sürü davarları; yer altında da, çeşitli su depoları ve
köşkleri vardı. (bk. Şuarâ 29/129, 133, 134) Bu kavmin insanları
kuvvetli-kuvvetli, cüsseli, uzun boylu ve uzun ömürlü idiler. Kayaları yontarak
evler yapar, gösterişli binâlar inşâ ederlerdi.
Cenâb-ı
Hak bunlara da kardeşleri yani aynı sülâleden olan yahut kabile birliği
yönünden kardeşleri sayılan Hûd (a.s.)’ı peygamber gönderdi. Onları, aynen
Hz. Nûh gibi, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah Teâlâ’ya kulluğa davet
etti. Onları küfür, şirk ve her türlü günahlardan uzaklaşarak takvâ yaşamı
yaşamaya çağırdı. Lakin onlar bu kurtarıcı çağrıya kulak asmadıkları gibi Hz.
Hûd’u sefîhlikle; beyinsizlik, akıl kıtlığı ve görüş zayıflığı ile itham ettiler;
onun yalancı olduğuna hükmettiler. Hz. Hûd, kavminden belki kaba ve kötü
konuşmayı gerektirecek pek kötü sözler duymasına rağmen, sabırlı davranarak
nasihatçinin kemâl halindeki şahsiyetine yakışır tarzda onlarla güzellikle
mücadele etme yolunu tuttu; tatlı ve leyyin bir lisanla kendisinde beyinsizlik,
akıl kıtlığı olmadığını, hatta bu tür menfî hususiyetlerden bir iz bile
taşımadığını açıkladı. Âlemlerin Rabbi aracılığıyla gönderilen, akıl, rüşt ve
doğruluğun zirvesinde bir peygamber olduğunu açıkladı. Onlara Allah’ın emir ve yasaklarını
tebliğ etmekte olduğunu, bu hususta
güvenilir bir nasihatçi olduğunu yineledi.
Hz. Hûd, yine Hz. Nûh gibi, içlerinden seçtiği
peygamberler vasıtasıyla insanlara ilâhî tâlimatlarını ulaştırmanın, Allah Teâlâ’nın
bir sünneti, bir âdeti olduğunu, bundan dolayı bunda şaşılacak bir şey
bulunmadığını hatırlattıktan sonra, kendilerine ihsan edilen şu iki nimet
üzerinde dikkatlerini çekerek kavmini düşünmeye davet etti:
Allah
onları Hz. Nûh kavminden sonra getirip yeryüzünün halîfeleri ve hakimleri
kılmıştır. Tufandan sonra ilk defa teşkilatlanan ve yeryüzünde imar
faaliyetlerine başlayan kavim bunlar olmuşlardır.
›
Onları uzun boylu, sağlam yapılı, kuvvetli ve kuvvetli yaratmıştır.
Gerçekten Âd kavmi, diğer kavimlere göre uzun boylu ve kuvvetli kuvvetli idiler.
Zamanlarında onlar gibi uzun vücutlu kimse yoktu.
›
halde inkâr bataklığında yok olup gitmek yerine, kurtuluşa
erebilmek için Allah’ın bu nimetlerinin kadrini bilip hidâyete ermeye
çalışmaları onlar için kuşkusuz daha faydalı olacaktır.
Âyetin
“O sizi Nûh kavminden sonra yeryüzünde halifeler yaptı” (A‘râf 7/69) bölümünden hareketle şöyle bir ince mâna
anlamak olabilecekdür: “Allah Teâlâ yaratılanların bir kısmını, diğer bir bölümünden
sonra getirir ve hepsini yeryüzünde halifeler kılar. Onlardan bir cins yok olur
olmaz, onların yerine yine aynı cinsten başka bir kavmi getirir. Aynı biçimde
gaflet ehlinden bir grup yok olduğu zaman aynen onlar gibi başkalarını getirir.
Vuslat ehlinden bir grup ortadan kalkınca yine yerlerine vuslat ehlinden başka
bir grup getirir.” (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, III, 239)
Hz.
Hûd’un, açık ve anlaşılır bu tebliğine karşı inkarcı kavmin sergilediği tavra
gelince:
A’râf Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
A’râf Suresi 65. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/