Kuran-ı Kerim

A’râf Suresi 47. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

A’râf Suresi 47. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.

A’râf Suresi 47. ayeti ne anlatıyor? A’râf Suresi 47. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…

A’râf Suresi 47. Ayetinin Arapçası:

وَاِذَا صُرِفَتْ اَبْصَارُهُمْ تِلْقَٓاءَ اَصْحَابِ النَّارِۙ قَالُوا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ۟

A’râf Suresi 47. Ayetinin Meali (Anlamı):

Gözleri cehennemlikler tarafına kayınca, onların o korkunç halleri karşısında: “Rabbimiz! Bizi zâlimler topluluğuyla birlikte eyleme!” diye yalvarırlar.

A’râf Suresi 47. Ayetinin Tefsiri:

Cennet
ile cehennem içinde bir perde, bir engel, bir sûr bulunmaktadır. Nitekim “Derken,
mü’minlerle aralarına bir duvar çekilir. Bu duvarın aralığından münafıkların
pişmanlık içinde mü’minleri izleyecekleri bir kapısı mevcuttur; o kapının
mü’minlerin bulunduğu iç tarafında rahmet, münafıklara bakan dış tarafında ise
azap mevcuttur”
(Hadîd 57/13) âyetiyle bu engele manasına gelmektedir. اَلأعْرَافُ (A‘râf ), yüksek bir yer mânasına gelen اَلْعُرْفُ (urf) kelimesinin çoğuludur. Meşhur görüşe
göre bununla cennetle cehennem içinde bulunan sûrun yüksek tepeleri
kastedilir. Burada bir kısım kimseler bulunur. Kur’an bunları رِجَالٌ (ricâl) yani “adamlar” olarak ifade buyuruyor. Bunların kimler
olduğu hususunda başlıca iki görüş mevcuttur: Birinci görüşe göre bunlar amelleri
kusurlu olup, mizanda iyilikleri ve kötülükleri eşit gelmiş Allah’ın birliğine
inanan bir topluluktur ki, cennetle cehennem içinde bir müddet kalırlar.
Sonra Allah Teâlâ haklarında bir hüküm verir. İkincisine göre ise bunlar,
peygamberler, şehitler, hayırlılar, âlimler yahut adam şeklinde görünen melekler
gibi dereceleri yüksek ve orada özel bir vazîfeyle görevlendirilmiş zâtlardır.

Birinci
görüşe göre “Kendileri ise halen cennete girmemiş, fakat oraya girmeyi
şiddetle arzulamakta”
(A‘râf  7/46) olanlar,
A‘râf ’ta bulunan bireylerdir. Yani cennet ehli cennete girmiş, bunlar halen
girmemişler fakat girmeyi arzu ve ümit ederler.Cennetliklere özenerek
“Selam size!” derler. Cehennem ve cehennemliklerden de Allah’a sığınırlar.
İkinci görüşe göre ise, bu hal, cennet ehlinin o sırada içinde bulundukları
hâldir. Yani cennet ehli halen cennete girmemiş, fakat girmek ümidinde bulunmuş
oldukları sırada A‘râf  ehli onları
selâmetle müjdelerler. Bunlar, cenneti hak etmiş yüksek rütbeli kimseler
olsalar da, ilâhî bir yönlendirmeyle cehennem ehlinin acıklı hâlini
gördüklerinde, onlarla birlikte olmaktan Allah’a sığınırlar. Her iki ihtimale
göre de cehennemin son derece dehşetli olduğu, bundan her an Allah’a sığınmak
lazım geldiği gerçeği görülmektedir.

Nitekim: 

A’râf Suresi tefsiri için tıklayınız…

Ayrıca Bakınız.  En'âm Suresi 139. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

A’râf Suresi 47. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…

Kaynak: https://www.islamveihsan.com/

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın