A’râf Suresi 32. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

A’râf Suresi 32. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
A’râf Suresi 32. ayeti ne anlatıyor? A’râf Suresi 32. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
A’râf Suresi 32. Ayetinin Arapçası:
قُلْ مَنْ حَرَّمَ ز۪ينَةَ اللّٰهِ الَّت۪ٓي اَخْرَجَ لِعِبَادِه۪ وَالطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِۜ قُلْ هِيَ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا خَالِصَةً يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ كَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
A’râf Suresi 32. Ayetinin Meali (Anlamı):
Rasûlüm şöyle de: “Allah’ın kulları için yarattığı zînetleri, temiz ve hoş rızıkları kim haram kılabilir?” De ki: “Bunlar, dünya yaşamında iman edenler içindir; kıyâmet günü ise yalnızca mü’minlerin olacaktır.” İşte biz, bilen bir toplum için âyetleri böyle açık açık beyân ediyoruz.
A’râf Suresi 32. Ayetinin Tefsiri:
“Allah’ın kulları için çıkardığı zînet”
ifadesi, pamuk, keten gibi bitkilerden, yün ve ipek gibi hayvanlardan, zırh ve
benzeri gibi madenlerden çıkan ve insanları süsleyen giysileri; hayvanlardan ve
diğerlerinden üzerine binilen binitleri ve çeşitli zinet eşyalarının hepsini
içine almaktadır.[1] Lakin
Resûlullah (s.a.s.), erkekler için altın, gümüş ve ipeği haram kılmıştır.
“Temiz ve hoş rızıklar”dan maksat ise kazanç ve tat itibariyle helâl, temiz ve
güzel olan bütün yiyecek ve içeceklerdir. Allah’tan başka hiç kimse bunları
haram kılma yetkisine sahip değildir. Eşyada aslolan mübahlıktır. Bir şeyin
haram olduğunu açıkça beyân eden bir nass[2]
olmadığı sürece, o şeyin haramlığına hükmetmek olabilecek olamaz. Bu bakımdan aşırı
dindarlık duygusu, şahsi tercihler, günah ve kötülüklerle mücadele arzusu gibi
bir kısım şahsî hassasiyetlerin tesiriyle dinin izin verdiği saha içinde kalan
tutum ve davranışları, yiyecek, içecek ve giyecekleri haram olarak
nitelendirmek bu âyetin hükmüne terstir ve yanlıştır. Cenâb-ı Hak bütün bu
nimetleri dünya yaşamında mü’minler için yaratmıştır. Mü’minler, bu nimet ve imkânlardan
istifadeyle Allah’a kulluk yapacaklardır. Dünya nimetlerinden en büyük ölçüde
yararlanmak için ellerinden geldiğince çalışacak, araştırma yapacak, İslâm’ın
izzetini, milletlerinin şerefini korumak, kâfirlere muhtaç olmadan yaşamak için
gayret göstereceklerdir. Manevî kemal ve güzellikler yanında fert ve toplumun
sağlık, güvenlik, refah ve mutluluğunu sağlayacak her türlü maddî imkânları
bulup kullanacaklardır. Bu, Kur’an’ın hedeflediği ideal toplum yapısını
oluşturma yönünden Allah’ın mü’minlere bir emridir. Kâfirlere gelince, onlar
dünya çapında mü’minlerin hürmetine bu nimetlerden istifade etmektedirler. Lakin
kıyamet gününde bu nimetler yalnızca mü’minlere mahsus olacak, kâfirler asla
onlara ortak olamayacaklardır. Diğer taraftan o zinet ve temiz şeyler, bu
dünya çapında, her ne olursa olsun noksanlık, tatsızlık, karışıklık ve kederden uzak
kalmamaktadır. Kıyamet gününde ise bu nimetler her türlü kederden uzak olarak
mü’minlere ikram edilecek, kâfirlere de yalnızca mahrumiyet ve acı kalacaktır.
Haram
kılınan hususlara gelince:
[1]ز۪ينَةُ
اللّٰهِ (zînetullah) ifadesinde gizli alemlerin zînetine işaret mevcuttur.
Buna göre kendini ibadete vermiş olanların zîneti başarı eserleri, Hakk’ı
bulanların zîneti kazandıkları hakîkat nurları, Hakk’ı bulmayı amacında olanlerin
zîneti âdetleri terk etmek, âbidlerin zîneti güzel bir kulluk yapmaktır.
Nefislerin zîneti Hak yolunda hizmete koşmak, kalplerin zîneti Allah’a,
Peygamber’e ve dinin alametlerine karşı hürmet ve tâzimi muhafaza, ruhların
zîneti ise dâimî bir korku, tazarru ve niyaz içinde Hakk’ın kapısını
çalmaktır. Dilin zîneti zikir, kalbin zîneti şükürdür. Zâhirin zîneti büyük bir
aşk ve şevkle yapılan secdeler, bâtının zîneti ilâhî gerçekleri görüp
seyretmektir. Nefislerin zîneti mücâhedeler yönünden muamelenin güzel olması,
kalplerin zîneti ise müşâhedeler yönünden vuslat hâlinin devamlı olmasıdır.
(Kuşeyrî, Letâifü’l-işârât, I, 331-332)
[2] Nass: Kur’ân-ı Kerîm ve sünnetten bir
delil.
A’râf Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
A’râf Suresi 32. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/