Âl-i İmrân Suresi 39. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Âl-i İmrân Suresi 39. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Âl-i İmrân Suresi 39. ayeti ne anlatıyor? Âl-i İmrân Suresi 39. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Âl-i İmrân Suresi 39. Ayetinin Arapçası:
فَنَادَتْهُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَهُوَ قَٓائِمٌ يُصَلّ۪ي فِي الْمِحْرَابِۙ اَنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيٰى مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَسَيِّدًا وَحَصُورًا وَنَبِيًّا مِنَ الصَّالِح۪ينَ
Âl-i İmrân Suresi 39. Ayetinin Meali (Anlamı):
Zekeriya, mâbette durmuş namaz kılarken melekler ona şöyle seslendi: “Allah sana Yahya isminde bir evladın bulunacağını müjdeliyor. O, Allah’tan bir kelime olan İsa’yı doğrulayacak, hem kavminin efendisi olacak, dünya zevklerinden uzak bir hayat sürecek, hem de sâlih kullar içinden seçilmiş bir peygamber olacaktır.”
Âl-i İmrân Suresi 39. Ayetinin Tefsiri:
Hz.
Zekeriya, Meryem’in yanında gördüğü hârikulâde hallerden etkilenerek, kendisi
yaşlı ve hanımı da kısır olmasına rağmen Cenâb-ı Hak’tan temiz bir zürriyet,
sâlih bir evlat istedi. Allah Teâlâ da, onun duasını kabul buyurdu ve kendisine
Yahyâ’yı ihsan etti. 39. âyet-i kerîmede Hz. Yahyâ’nın dört mühim hususiyetine
dikkat çekilmektedir:
› Allah’tan bir
kelime olan Hz. İsa’yı tasdik edici olması. Hz. İsa, babasız bir biçimde sırf
Allah Teâlâ’nın “Ol!” emriyle dünyaya gözlerini açtıği için “kelime” olarak
isimlendirilmiştir. Bu tasdik, Yahyâ’nın ana karnına düşmesiyle başlamıştır.
Çünkü hayız ve nifastan kesilmiş, kısır, çok yaşlı bir kadının hamile kalması
âdetullâha aykırı bir durumdur. Dolayısıyla Yahyâ, Cenab-ı Hakk’ın âdete aykırı
şeyler yaratabileceğine ve dilediğini yapabileceğine fiilen bir şâhittir. Şu
halde burada Meryem’in de, normal şartların dışında hamile olabileceğini bir
tasdik sözkonusudur.
› Seyyid
olması. Hz. Yahyâ mü’minlerin efendisi; ilim, hilim, kerem, ibâdet ve takvâ
konularında toplumun önderi; bâtıla tenezzül etmeden en güzel biçimde
bireylerin rızâsını kazanabilen; yaşıtlarına üstün ve önderliğe layık bir
insandı. Çünkü o, hiçbir hatâya bulaşmamış, hiçbir günahla kınanmamış ve hiçbir
mâsiyeti de arzu etmemiştir.
› Hasûr olması.
اَلْحَصُورُ (hasûr); nefsine hâkim; kudreti olduğu
halde nefsini bütün şehvetlerden, arzulardan hapseden, muhâfaza eden, bunu
bi hayli fazla ve lâyıkıyla yapan demektir.
› Sâlihlerden
bir peygamber olması. اَلصَّلَاحُ (salâh), hayrın her
türlüsünü içine alan bir sıfattır. Hz. Yahyâ, peygamberlerin sulbünden gelmiş,
sâlihler içinde yetişmiş ve vakti geldiğinde de ilâhî vahye mazhariyetle
peygamberlik rütbesine erişmiştir.
Zekeriya
(a.s.), melekler aracılığıyla kendisine verilen müjdeye çok sevinmiş, imkânsız
gibi gözüken bir şeyin yaşanacak olmasına hayretini gizleyememiş,
hamileliğin gerçekleştiğine dair kendisine bir alametin gösterilmesini
istemiştir. Bu, yalnızca aciz bir kul olarak merakını gidermek için dile
getirdiği bir talepti. Çünkü hamilelik gizli bir durumdu ve o zamanın tıbbî
imkânlarıyla bugünkü gibi hamileliği hemen tesbit olabilecek değildi. Bu talep
üzerine Allah Teâlâ da ona, işaretle anlaşmanın dışında insanlarla üç gün
konuşamama gibi bir alâmet vermiştir. Âyetin devamında ise, “Bu esnâda
Rabbini çok zikret ve O’nu sabah akşam tesbih et” (Âl-i İmrân 3/41) buyrulmuş,
özellikle bu üç günlük zaman zarfında Allah’ın fazıl ve kereminin hâsıl olması
için Rabbini çokça zikretmesi istenmiştir. Lakin bir taraftan “konuşmama”,
diğer taraftan ise “zikirle” emredilmesiyle alakalı olarak iki farklı tefsir
yapılabilir:
Birincisi;
bu konuşmama yalnızca dünya işleriyle alakalı idi. Lakin Allah’ı zikir ve tesbih
hususunda ise dili normal olarak çalışıyordu. Görüldüğü üzere bu da ayrı bir
mûcizedir.
İkincisi;
buradaki çok çok zikirden maksat kalple zikirdir. Zekeriya (a.s.), diliyle
sükût etmekle birlikte, kalbiyle daima zikir hâlinde bulunmak ve Allah’ı asla
unutmamakla emrolunmuştur. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, VIII,
37)
Burada
söz tekrar Hz. Meryem’e gelmektedir:
Âl-i İmrân Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Âl-i İmrân Suresi 39. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/