Âl-i İmrân Suresi 128. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Âl-i İmrân Suresi 128. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Âl-i İmrân Suresi 128. ayeti ne anlatıyor? Âl-i İmrân Suresi 128. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Âl-i İmrân Suresi 128. Ayetinin Arapçası:
لَيْسَ لَكَ مِنَ الْاَمْرِ شَيْءٌ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ اَوْ يُعَذِّبَهُمْ فَاِنَّهُمْ ظَالِمُونَ
Âl-i İmrân Suresi 128. Ayetinin Meali (Anlamı):
Rasûlüm! Kullarımın işinden hiçbir şey sana ait değildir. Allah, ya doğru yola gelirler de onların tevbesini kabul eder, veya kendilerine zulmetmeleri yüzünden onları cezalandırır.
Âl-i İmrân Suresi 128. Ayetinin Tefsiri:
Rivayete
göre Uhud günü Allah Resûlü (s.a.s.) alnından yaralı olarak kurtuldu ve dişlerinden biri
kırıldı. O esnâda: “Peygamberlerine bunu reva gören, onu yaralayan bir kavim
nasıl kurtuluşa erer?!” diyordu. Bunun üzerine 128. âyet nâzil oldu.
(Buhârî, Meğâzî 21; Tirmizî, Tefsir 3/10-11) Diğer bir rivayete göre de
Peygamberimiz Uhud Gazvesi günü şehîd olan amcası Hamza (r.a.)’ın bazı
azalarının kesilmiş ve işkence yapılmış olduğunu görünce: “Onlardan otuz
insana ben de mutlaka böyle işkence yapacağım” buyurmuş ve bu âyet-i kerîme
inmiştir. (Râzî, VIII, 190)
Resûl-i
Ekrem (s.a.s.), yalnızca Allah’ın emirlerini insanlara tebliğ eden bir elçidir.
Bunun dışında onların hidâyete ermesi yahut dalâlette kalması yönünden ona
düşen herhangi bir mesuliyet yoktur. Bu hususta hüküm, yalnızca Allah’a aittir.
O dilediğini hidâyete erdirir, tevbe nasip ederek günahlarını bağışlar.
Dilediğini de küfürde ısrarı sebebiyle cezalandırır. Çünkü, iç ve dış âlemdeki
bu kadar delile ve ibret ışıklarına rağmen inkâra devam edenler zalimlerin ta
kendileridir. Zulmü tercih edenler ise tabi ki azaba uğrayacaklardır. Göklerde
ve yerde bulunan bütün varlıklar Allah’ındır. Onları yaratan ve sürdüren
O’dur. Mülkünde ve saltanatında hiçbir ortağı yoktur. O dilediğini bağışlar,
dilediğine azab eder. Çünkü Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Bu âyetlerde,
Uhud’da müslümanlara karşı savaşan müşriklerin hepsinin küfür üzere helak
olmayacağına, bunların gelecekte İslâm’a girip Allah’ın af ve merhametine
ereceklerine dair bir müjde bulunmaktadır. Nitekim âyetlerin işaret buyurduğu
müjde gerçekleşmiş, onların pek çoğu ardından İslâm’la şereflenmişlerdir.
Allah’ın
af ve merhametine nâil olabilmek, savaşlarda yılgınlığa düşmeden sabır ve takvâ
ile düşmana göğüs gerebilmek için mü’minlerde İslâm’ın hedeflediği “müslüman
şahsiyeti”n teşekkül etmesi gerekmektedir. Bunun için de şu ilâhî emir ve
tâlimatlara itaat edilerek oldukça önemli nefis terbiyesi ve kalp tasfiyesine
ihtiyaç mevcuttur:
Âl-i İmrân Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Âl-i İmrân Suresi 128. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/