Kuran-ı Kerim

Yunus Suresi 64. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Yunus Suresi 64. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.

Yunus Suresi 64. ayeti ne anlatıyor? Yunus Suresi 64. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…

Yunus Suresi 64. Ayetinin Arapçası:

لَهُمُ الْبُشْرٰى فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِي الْاٰخِرَةِۜ لَا تَبْد۪يلَ لِكَلِمَاتِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُۜ

Yunus Suresi 64. Ayetinin Meali (Anlamı):

Onlar için dünya yaşamında da, âhirette de müjdeler mevcuttur. Allah’ın verdiği sözlerde ve hükümlerinde asla değişme olmaz. İşte en büyük başarı ve kurtuluş budur.

Yunus Suresi 64. Ayetinin Tefsiri:

“Velâyet”;
muhabbet, dostluk, yardım ve vekâleten birinin işine bakmak gibi mânalara
gelir. “Evliyaullah” ise, Allah’a dost olan, Allah için dost olan, Allah için
birbirlerine kolaylık sağlayan kimselerdir. Resûlullah (s.a.s.)’e evliyaullahın
kimler olduğu sorulduğunda: “Görüldükleri zaman Allah anı gelen
kimselerdir”
buyurmuştur. (İbn Mâce, Zühd 4) Zira bu seçkin bireylerin
yakınında bulunulduğu zaman halleri, sekînetleri, duruş ve davranışları derhal
Allah’ı hatırlatır. Bunların fânî dünya menfaatlerine, mal ve servetlerine hırs
ve düşkünlükleri yoktur. Lakin Allah için birbirlerine muhabbet ve dostluk
gösterirler. (Ebû Dâvûd, Sünnet 2)

Bunların
“Allah için birbirini seven kimseler” (Müslim, Birr 38)oldukları
da rivayet olunur. Nitekim Hz. Ömer’den rivayete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle
buyurmuştur:

“Allah’ın
kullarından bir takım insanlar mevcuttur ki onlar ne peygamber ne de şehîddirler.
Lakin kıyâmet günü Allah katındaki makamlarından dolayı onlara nebiler ve
şehitler imrenerek bakacaklardır.”

Bunların
kim olduğu sorulunca da Efendimiz (s.a.s.):

“Bunlar
öyle kimselerdir ki, aralarında akrabalık, ticaret ve iş ilişkisi olmaksızın,
sırf Allah rızâsı için birbirlerini severler. Vallahi yüzleri nurdur ve
kendileri de nurdan birer minber üzerindedirler. İnsanlar korktukları zaman
bunlar korkmazlar, insanlar üzüldüğü zaman bunlar üzülmezler”
buyurmuş,
peşinden de bu âyeti okumuştur. (Hâkim, el-Müstedrek, IV, 170)

Bu
ve benzeri rivayetlerden hareketle velilerin: “Allah’ı seven, O’na ibâdet ve
taatle yakınlaşmaya gayret gösteren, Allah’ın da kendilerine nimet, şeref ve
izzet ihsan ederek dostluğunu gösterdiği” kimseler olduğu anlaşılmaktadır.
Zaten devam eden 63. âyet-i kerîmede bunların tarifleri yapılmakta ve en başta
gelen vasıfları sayılmaktadır. Buna göre, evliyâullah kâmil bir imanla ilâhî
emirleri ifâya ve yasaklardan kaçınmaya devam ederler. Kendilerinden Allah
rızâsına aykırı bir hâl, bir durum sadır olmaması için dikkat ederler, her
türlü haramdan ve şüpheli şeylerden sakınırlar. Bu halleriyle onlar daima
Allah’ın dininin ve yolunun yardımcılarıdır. Allah’ın insanları her türlü
karanlıklardan nura çıkarması için üzerlerine düşen tebliğ, temsil, örnek ve
vesile olma gibi tüm vazifelerini en iyi biçimde ve ihlasla yerine getirmeye
çalışırlar. Hâsılı Allah’a dostluk, tüm varlığı ve bütün gönlüyle Allah yoluna
adanmış olmayı gerektirir. İşte evliyaullahın hakiki tarifi budur.

Hz.
Ali şöyle der: “Allah’ın velileri, uykusuzluktan yüzleri sararmış, ibret
almaktan gözleri kamaşmış, açlıktan karınları nerdeyse sırt­larına yapışmış,
susuzluktan da dudakları kırışmış kimselerdir.” (Kurtubî, el-Câmi‘,
VIII, 358)

Bunlar
için hiçbir korku yoktur, onlar üzülmezler de. Güneş doğunca yıldızların
kaybolması gibi, Allah korkusu onlardaki diğer bütün korkuları sildiği için
başka korku kalmamıştır. Karşılaşacakları nimetler ve mutluluklar daha güzel
olduğundan ötürü geçmişle alakalı bir üzüntü de duymayacaklardır. Nitekim bir
diğer âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Kendilerine
tarafımızdan ebedî mutluluk takdir edilmiş olanlara gelince, onlar cehennemden
uzak tutulacaklardır. Onlar cehennemin hışırtısını bile duymayacak; cennette
canlarının çektiği nimetler içinde ebedî kalacaklardır. Kıyâmetin yol açtığı en
büyük korku dahi onları üzmeyecek ve melekler kendilerini: “Size va’dedilen o
mutlu gün işte bu gündür” diyerek karşılayacak.”
(Enbiyâ
21/101-103)

Onlar
için hem dünya yaşamında, hem de âhirette müjdeler mevcuttur. Allah dostlarına
dünya çapındaki müjdeler şunlardan oluşmaktadır:

 
Sâdık ve sâlih  rüyâlar.
Nitekim Ebu’d-Derdâ şöyle anlatır: Resûlullah (s.a.s.)’e bu âyet ile ilgili
sordum. Efendimiz (s.a.s.): “İndirildiğinden bu yana buna dair sen­den başka
bana soru soran olmadı. Buradaki «müjde»den kasıt, müslümanın gördüğü, yahut
ona gösterilen sâlih rüyadır”
buyurdu. (Tirmizî, Rüyâ 3)

 
Melek­lerin ölüm esnasında dünya çapındayken mü’mine verdikleri
müjdedir. Mü’min kulun canı­nın çıkmasına yakın bir zamanda ölüm meleği gelir
ve: “Ey Allah’ın dostu, sana selâm olsun, Allah sana selam gönderdi” der.
Nitekim: “Onlar ki, tertemiz bir hayat yaşarlarken melekler gelip incitmeden
canlarını alırlar; bir taraftan da kendilerini: «Selam olsun size! Yaptığınız
güzel amellere karşılık girin cennete!» diye müjdelerler”
(Nahl 16/32)
âyeti bu hakikati haber verir.

 
Mü’minin ölmeden önce ne­reye gideceğini bilmesidir.

Bu,
yüce Allah’ın Kur’an’da dostlarına ihsan edeceği cennet ve bol mükâfâtlara dair
vermiş olduğu müj­dedir. Nitekim âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur: “Rableri
onları kendi katından bir rahmetle, rızâsıyla ve içinde onlar için hazırlanmış
çok kıymetli, ebedî nimetler bulunan cennetlerle müjdeler”
(Tevbe 9/21);
İman edip sâlih ameller işleyenleri şöyle müjdele: Altlarından ırmaklar
akan cennetler onlar içindir
(Ba­kara 2/25); “Size va’dolunan cennetle sevinin!”
(Fussilet 41/30) İşte bundan dolayı “Allah’ın verdiği sözlerde ve hükümlerinde
asla değişme olmaz”
(Yûnus 10/64) di­ye buyrulur ki, “Allah verdiği sözden
caymaz” demektir.

Âhiretteki
müjdeye gelince, ruh cesetten çıktı­ğı vakit, Allah’ın rızâ ve hoşnutluğuyla
müjdelenirler. Yine kabirlerinden çıktıklarında cennetlik oldukla­rına dair
onlara müjde verilir.

O halde müslümanın basit nedenlere takılarak
üzülmesine hiç gerek var mı:

Yunus Suresi tefsiri için tıklayınız…

Ayrıca Bakınız.  İbrahim Suresi 11. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Yunus Suresi 64. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…

Kaynak: https://www.islamveihsan.com/

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın