Kuran-ı Kerim

Yunus Suresi 49. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Yunus Suresi 49. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.

Yunus Suresi 49. ayeti ne anlatıyor? Yunus Suresi 49. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…

Yunus Suresi 49. Ayetinin Arapçası:

قُلْ لَٓا اَمْلِكُ لِنَفْس۪ي ضَرًّا وَلَا نَفْعًا اِلَّا مَا شَٓاءَ اللّٰهُۜ لِكُلِّ اُمَّةٍ اَجَلٌۜ اِذَا جَٓاءَ اَجَلُهُمْ فَلَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ

Yunus Suresi 49. Ayetinin Meali (Anlamı):

Onlara şöyle de: “Allah dilemedikçe, ben kendime ne bir zarar verebilir, ne de bir fayda sağlayabilirim. Her ümmet için belirlenmiş bir süre mevcuttur. Bu sürenin sonu geldiği zaman artık onu ne bir an geciktirebilirler, ne de bir an öne alabilirler.”

Yunus Suresi 49. Ayetinin Tefsiri:

Mekke
kâfirleri, o derece inkâra saplanmışlar ve bunda o kadar ileri gitmişlerdi ki,
kıyâmetin hızlı bir şekilde kopmasını ve va‘dedilen azabın hemen başlarına çökmesini
istemişlerdi. Peygamberlerini yalanlayan diğer ümmetlerin halleri de bundan
farksızdı. Allah Teâlâ, bu tür taleplere karşı Peygamberimiz (s.a.s.)’e
vereceği cevabı öğretmektedir: “Her şey Allah’ın dilemesine bağlıdır. Ben
kendiliğimden ne kendim ne de başkası adına bir fayda yahut zarar sağlayabilecek
bir ygüce sahip değilim. Lakin Allah dilerse olur. Durum böyle olunca, sizin
acele istediğiniz azabı getirmeye benim gücüm yetmez. Bunu benden istemenizin
de bir anlamı yoktur. Lakin şu bir gerçek ki, Allah her ümmetin, her toplumun
helaki için belirli bir zaman tayin etmiştir. O süre tamamlanıp ecelleri
geldiğinde, bir an öne yahut geriye alınmaksızın mutlaka helak edilirler.”

Şâir
Şeyyâd Hamza, bir an önce vazifesini yapmak maksadıyla bireylerin başında
bilave edip duran “ecel”in hâlini ne güzel canlandırır:

“Ecel
tutmuş elinde bir ulu câm

Ki
ol câmın içi dolu ser-encâm.”

“Hayat
müddetinin bittiği an demek olan ecel, eline büyük bir kadeh almış ilâhî
program gereğince bu fânî âlemi terk etme sırası gelenleri bekliyor. Onun
elindeki kadeh, fânîlerin alın yazılarıyla doludur. Ölümün yeri ve zamanı kadar
şekilleri ve nedenleri de sayısız denilecek kadar çoktur.”

“Ne
arslanları yâturmuş bu sâkî

Ne
ejderhâlar olmuştur anâ râm.”

“Ecel
adı verilen o sâkî, elindeki kadehi Allah Teâlâ’nın emir ve iradesiyle kullandığı
için, onda öyle bir kuvvet var ki, vakti dolan fânî, dünyanın en muhteşem bir
hükümdârı yahut en kuvvetli bir pehlivanı da olsa, en can yakıcı ve zâlim bir
canavarı da olsa, bu kadehten nasibi olan bir yudumu aldı mı derhal boyun eğer,
yani ruhunu asıl sahibi olan Allah’a teslim eder.” (İ. Hilmi Soykut, Unutulmaz
Mısralar
, İstanbul, 1968, s. 75)

Dolayısıyla
Allah’ın azabı, ölüm yahut kıyamet öyle güle oynaya beklenecek bir şey değildir:

Yunus Suresi tefsiri için tıklayınız…

Ayrıca Bakınız.  Yunus Suresi 75. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Yunus Suresi 49. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…

Kaynak: https://www.islamveihsan.com/

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın