Yunus Suresi 19. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Yunus Suresi 19. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Yunus Suresi 19. ayeti ne anlatıyor? Yunus Suresi 19. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Yunus Suresi 19. Ayetinin Arapçası:
وَمَا كَانَ النَّاسُ اِلَّٓا اُمَّةً وَاحِدَةً فَاخْتَلَفُواۜ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ ف۪يمَا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ
Yunus Suresi 19. Ayetinin Meali (Anlamı):
İnsanlar ilk etapta tevhid dînine inanan tek bir ümmetti. Sonradan ayrılık ve anlaşmazlığa düştüler. Eğer haklarındaki nihâî hükmün âhirete bırakılacağına dair önceden Rabbinin verilmiş bir sözü olmasaydı, hiç kuşkusuz anlaşmazlığa düştükleri hususlarda aralarında hüküm verilir, işleri çoktan bitirilirdi.
Yunus Suresi 19. Ayetinin Tefsiri:
İnsanların
ilk etapta tek ümmet olup, sonradan ihtilafa düşmeleri hususunda şu izahlar
yapılabilir:
›
Allah Teâlâ ilk defa Âdem ve zürriyetini yarattığı zaman hepsi
aynı din ve hukuka bağlı, aralarında herhangi bir ayrılık ve çekişme olmayan
tek ümmet idiler. Hâbil ve Kâbil olayından sonra ayrılığa düştüler. İman
edenler olduğu gibi, inkâr edenler de oldu. Çeşitli inanç grupları oluşmaya
başladı ve öylece devam etti.
›
Her insan İslâm fıtratı üzere doğar; dinî sorumluluğun başladığı
bülûğ çağına kadar böyle devam eder. Bülûğa erdikten sonra bunlar ayrılığa
düşerler. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) bu hakikati şöyle beyân
etmektedir:
“Her
doğan çocuk İslâm fıtratı üzere doğar. Sonra ana-babası onu yahudi,hHıristiyan
yahutm mecûsî yapar.” (Buhârî, Cenâiz 80; Müslim, Kader 20)
Allah
Teâlâ, dünya yaşamında bireylerin inanç, amel ve diğer beşeri münâsebetler
yönünden ayrılığa düşmelerine müsaade buyurmuştur. Onların içinde hidâyete
erenler ve ermeyenler, hak yolunu tutanlar ve tutmayanlar olacaktır. Cenâb-ı
Hak bunlarla alakalı esas hükmünü âhiret gününe bırakmış olmasaydı, dünya çapında
aralarında hükmeder; haklıyı bırakır, haksızı hemen helak ederdi. Lakin başka
âyet-i kerîmelerden de anlaşıldığı üzere, iyilerle kötülerin arasını ayıracak
ilâhî hüküm kıyamete ertelenmiştir:
“Eğer
Allah insanları yaptıkları günahlar yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı,
yeryüzünde tek bir canlı bile bırakmazdı. Lakin Allah belirlenmiş bir vakte
kadar onlara süre tanıyor. Vâdeleri dolunca gerekeni yapacaktır. Allah,
kullarını hakkiyle görmektedir.” (Fâtır 35/45)
“Her ümmet için takdir edilmiş belli bir süre
mevcuttur. Bu sürenin sonu geldiğinde artık onu ne bir an geciktirebilirler, ne de
bir an öne alabilirler.” (A‘râf 7/34):
Yunus Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Yunus Suresi 19. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/