Yasin Suresi okunuşu | Yasin Suresi Arapça – Türkçe oku/dinle: Diyanet Yasin Suresi fazileti
Yasin Suresi okunuşu | Yasin Suresi Arapça – Türkçe oku/dinle: Diyanet Yasin Suresi fazileti, Sureler ve ayetler bölümümüzde bu kez Yasin Suresi okunuşu | Yasin Suresi Arapça – Türkçe oku/dinle: Diyanet Yasin Suresi fazileti başlığı altında bilgiler vermeye çalıştık, Yasin Suresi okunuşu | Yasin Suresi Arapça – Türkçe oku/dinle: Diyanet Yasin Suresi fazileti ile alakalı tüm detaylar yazımızda..
Yasin Suresi okunuşu | Yasin Suresi Arapça – Türkçe oku/dinle: Diyanet Yasin Suresi fazileti
Yasin Suresi’nin okunuşunu, Arapça ve Türkçe yazılışını haberimizin detay kısmında bir araya getirdik. Kuran’ı Kerim’in kalbi olarak anılan ve İslam alemi için mühim bir yere sahip olan Yasin Suresi Duası ile alakalı ayrıntılar araştırılıyor. Peki, Yasin Suresi nasıl okunur, anlamı nedir? Yasin Suresi faziletleri nelerdir? İnsanların yaptıkları işlerin ve bıraktıkları izlerin kayda geçirildiğini bildiren 12. âyetin yorumu meyanında rivayet edilen bir hadis bundan dolayı bu âyetin Medine’de indiği söylenmişse de bu kanaat benimsenmemiştir. Sûre seksen üç âyet olup fâsılası “م، ن” harfleridir. Kuran-ı Kerim’in 36. suresidir.
YASİN SURESİ KONUSU
Hz. Muhammed aleyhisselâmın hak peygamber olduğu ona indirilen Kur’an deliliyle desteklenerek açıklanır; başka peygamberlerin tevhid mücadelelerinden bir kesit verilerek bu uğurda büyük sıkıntılara katlanan Resûl-i Ekrem ve ona tâbi olanlar teselli edilir. Allah Teâlâ’nın birlik ve kudret delillerine ve evrendeki yaratılış sırlarına dikkat çekilerek öldükten sonra dirilme gerçeği ve bunun sonuçları üzerinde durulur. Râzî’nin dile getirdiği üzere bu sûrenin, İslâm inançlarının üç temel umdesinin (Allah’ın birliği, peygamberlik ve âhiret) en kuvvetli delillerle işlenmesine hasredildiği söylenebilir. Şöyle ki: 3. âyette –devamındaki delillerle teyit edilerek– peygamberlik müessesesi üzerinde durulmuş; müteakip âyetlerde Allah’ın birliği ve eşsiz gücü, öldükten sonra dirilmenin ve ilâhî huzurda yargılanmanın kaçınılmazlığı ortaya konmuş, son âyette de yine bu iki nokta (vahdâniyet ve haşir) özetlenmiştir. Kur’an’dan bu ölçüde de olsa nasibini alan kimse artık kalbinin payı olan imanı elde etmiş demektir ki bunun tezahürleri de diline ve davranışlarına yansıyacaktır (XXVI, 113).
YASİN SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Yâ Sîn.
Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki sen tabi ki dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin.
Kur’an, ataları ikazlmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah aracılığıyla indirilmiştir.
Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler.
Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu nedenle kafaları yukarıya kalkık durumdadır.
Biz onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler.
Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
Sen fakat Zikr’e (Kur’an’a) uyanı ve görmediği halde Rahmân’dan korkan kimseyi ikazrsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükafatla müjdele.
Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir bir kaydetmişizdir.
(Ey Muhammed!) Onlara, o memleket halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti.
Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. Onlar, “Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz” dediler.
Onlar şöyle dediler: “Siz de fakat bizim gibi insansınız. Rahmân hiçbir şey indirmemiştir. Siz yalnızca yalan dile getiriyorsunuz.”
(Elçiler ise) şöyle dediler: “Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor.”
“Bize düşen fakat apaçık bir tebliğdir.”
Dediler ki: “Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur.”
Elçiler de, “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz” dediler.
Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun.”
“Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.”
“Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca ona döndürüleceksiniz.”
“Onu bırakıp da başka ilahlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.”
ᅠ”O takdirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum.”
“Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!” ﴾25﴿
(Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): “Cennete gir!” denildi. O da, “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!” dedi. ﴾26-27﴿
Kendisinden sonra kavmi üzerine (onları cezalandırmak için) gökten hiçbir ordu indirmedik. İndirecek de değildik.
Sadece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler.
Yazık o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar.
Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi; onların artık kendilerine dönmeyeceklerini görmediler mi?
Onların hepsi de mutlaka toplanıp (hesap için) huzurumuza çıkarılacaklardır.
Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız da onlardan yerler
Meyvelerinden yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
Yerin bitirdiği şeylerden, bireylerin kendilerinden ve (daha) bilemedikleri (nice) şeylerden, bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir.
Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır.
Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah’ın takdiri(düzenlemesi)dir.
Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) tespit ettik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur.
Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
Onların soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir.
Biz onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık.
Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur, ne de kurtarılırlar.
Lakin tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar daha yaşasınlar diye kurtarılırlar.
Onlara, “Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden (dünya ve ahirette göreceğiniz azaplardan) sakının ki size merhamet edilsin” denildiğinde yüz çevirirler.
Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki ondan yüz çeviriyor olmasınlar.
Onlara, “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın” denildiği zaman, inkar edenler iman edenlere, “Allah’ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz fakat apaçık bir sapıklık içindesiniz” derler.
“Eğer doğru söyleyenlerseniz bu tehdit ne zaman gelecek?” diyorlar. ﴾48﴿
Onlar fakat, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak korkunç bir ses bekliyorlar.
Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler ne de ailelerine dönebilirler.
Sûra üfürülür. Bir de bakarsın kabirlerden çıkmış Rablerine doğru akın akın gitmektedirler
Şöyle derler: “Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman’ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.”
Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır.
O gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size fakat işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir.
Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler.
Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar.
Onlar için orada meyveler mevcuttur. Onlar için diledikleri her şey mevcuttur.
Çok merhametli olan Rab’den bir söz olarak (kendilerine) “Selam” (mevcuttur).
(Allah şöyle der:) “Ey suçlular! Ayrılın bu gün!”
“Ey ademoğulları! Ben size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?”
“Andolsun, o sizden birden fazla nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?”
“İşte bu, tehdit edildiğiniz cehennemdir.”
“İnkar ettiğinizden dolayı bugün girin oraya!”
O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına tanıklık eder.
Eğer dileseydik onların gözlerini büsbütün kör ederdik de (bu halde) yola koyulmak için didişirlerdi. Lakin nasıl görecekler ki?!
Yine eğer dileseydik oldukları yerde başka yaratıklara dönüştürürdük de ne ileri gidebilirler, ne geri dönebilirlerdi.
Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz (gücünü azaltırız). Hâlâ düşünmeyecekler mi?
Biz o Peygamber’e şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da. O(na verdiğimiz) fakat bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır.
(Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kafirler ile ilgiliki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur’an’ı indirdik.
Görmediler mi ki biz onlar için, ellerimizin (kudretimizin) eseri olan hayvanlar yarattık da onlar bu hayvanlara sahip oluyorlar.
Biz o hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Onlardan bir kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler.
Onlar için bu hayvanlarda (daha birden fazla) yararlar ve içecekler mevcuttur. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
Belki kendilerine yardım edilir diye Allah’ı bırakıp da ilahlar edindiler.
Onlar ilahlar için (hizmete) hazır asker oldukları halde, ilahlar onlara yardım edemezler.
(Ey Muhammed!) Artık onların sözü seni üzmesin. Çünkü biz onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilinmekte.
İnsan, bizim kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir.
Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: “Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?”
De ki: “Onları ilk defa var eden diriltecektir. O her yaratılmışı hakkıyla bilendir.”
O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz.
Gökleri ve yeri yaratan Allah’ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir.
Bir şeyi dilediği zaman onun emri o şeye fakat “Ol!” demektir. O da hemen oluverir.
Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah’ın şanı yücedir! Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz
YASİN SURESİ OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahîm
Yasin
Vel kur’anil hakim
İnneke le minel murselin
Ala sıratim mustekim
Tenzilel azizir rahim
Li tunzira kavmem ma unzira abauhum fehum ğafilun
Le kad hakkal kavlu ala ekserihim fehum la yu’minun
İnna cealna fi a’nakihim ağlalen fe hiye ilel ezkani fehum mukmehun
Ve cealna min beyni eydihim seddev ve min halfihim sedden fe ağşeynahum fehum la yubsirun
Ve sevaun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum la yu’minun
İnnema tunziru menittebeaz zikra ve haşiyer rahmane bil ğaybi fe beşşirhu bi mağfirativ ve ecrin kerim
İnna nahnu nuhyil mevta ve nektubu ma kaddemu ve asarahum ve kulle şey’in ahsaynahu fi imamim mubin
Vadrib lehum meselen ashabel karyeti iz caehel murselun
İz erselna ileyhimusneyni fe kezzebuhuma fe azzezna bi salisin fe kalu inna ileykum murselun
Kalu ma entum illa beşerum misluna ve ma enzeler rahmanu min şey’in in entum illa tekzibun
Kalu rabbuna ya’lemu inna ileykum le murselun
Ve ma aleyna illel belağul mubin
Kalu inna tetayyarna bikum leil lem tentehu le nercumennekum ve le yemessennekum minna azabun elim
Kalu tairukum meakum ein zukkirtum bel entum kavmum musrifun
Ve cae min aksal medineti raculun yes’a kale ya kavmittebiul murselin
İttebiu mel la yes’elukum ecrav vehum muhtedun
Ve ma liye la a’budullezı fetaranı ve ileyhi turceun
E ettehızu min dunihi aliheten iy yuridnir rahmanu bi durril la tuğni anni şefaatuhum şey’ev ve la yunkizun
İnni izel le fi dalalim mubin
İnni amentu bi rabbikum fesmeun
Kıyledhulil cenneh kale ya leyte kavmi ya’lemun
Bima ğafera li rabbi ve cealeni minel mukramin
Ve ma enzelna ala kavmihi mim ba’dihi min cundim mines semai ve ma kunna munzilin
İn kanet illa sayhatev vahıdeten fe iza hum hamidun
Ya hasraten alel ibadi ma ye’tihim mir rasulin illa kanu bihi yestehziun
Elem yerav kem ehlekna kablehum minel kuruni ennehum ileyhim la yarciun
Ve in kullul lemma cemi’ul ledeyna muhdarun
Ve ayetul lehumul erdul meytetu ahyeynaha ve ahracna minha habben feminhu ye’kulun
Ve cealna fiha cennatim min nahiliv ve a’nabiv ve feccerna fiha minel uyun
Li ye’kulu min semerihi ve ma amilethu eydihim efela yeşkurun
Subhanellezi halekal ezvace kulleha mimma tumbitul erdu ve min enfusihim ve mimma la ya’lemun
Ve ayetul lehumul leylu neslehu minhun nehara fe iza hum muzlimun
Veş şemsu tecri li mustekarril leha zalike takdirul azizil alim
Vel kamera kaddernahu menazile hatta ade kel urcunil kadim
Leşşemsu yembeği leha en tudrikel kamera velel leylu sabikun nehari ve kullun fi feleki yesbehun
Ve ayetul lehum enna hamelna zurriyyetehum fil fulkil meşhun
Ve halakna lehum mim mislihi ma yarkebun
Ve in neşe’ nuğrikhum fela sariha lehum velahum yunkazun
İlla rahmetem minna ve metaan ila hin
Ve iza kile lehumutteku ma beyne eydikum ve ma halfekum leallekum turhamun
Ve ma te’tihim min ayetim min ayati rabbihim illa kanu anha mu’ridin
Ve iza kile lehum enfiku mimma razekakumullahu kalellezine keferu lillezine amenu enut’imu mel lev yeşaullahu at’amehu in entum illa fi dalalim mubin
Ve yekulune meta hazel va’du in kuntum sadikin
Ma yenzurune illa sayhatev vahıdeten te’huzuhum vehum yehissimun
Fela yesteti’une tevsiyetev ve la ila ehlihim yarciun
Ve nufiha fis suri fe iza hum minel ecdasi ila rabbihim yensilun
Kalu ya veylena mem beasena mim merkadina haza ma veader rahmanu ve sadekal murselun
İn kanet illa sayhatev vahıdeten feiza hum cemi’ul ledeyna muhdarun
Fel yevme la tuzlemu nefsun şey’ev vela tuczevne illa ma kuntum ta’melun
İnne ashabel cennetil yevme fi şuğulin fakihun
Hum ve ezvacuhum fi zilalin alel eraiki muttekiun
Lehum fiha fakihetuv ve lehum ma yeddeun
Selamun kavlem mir rabbir rahim
Vemtazul yevme eyyuhel mucrimun
Elem a’hed ileykum ya beni ademe el la ta’buduş şeytane innehu lekum aduvvum mubin
Ve eni’buduni haza sıratum mustekim
Ve lekad edalle minkum cibillen kesiran efelem tekunu ta’kilun
Hazihi cehennemulleti kuntum tuadun
İslevhel yevme bima kuntum tekfurun
El yevme nahtimu ala efvahihim ve tukellimuna eydihim ve teşhedu erculuhum bimakanu yeksibun
Velev neşau letamesna ala a’yunihim festebekus sırata fe enna yubsirun
Velev neşau le mesahnahum ala mekanetihim femestetau mudiyyev ve la yârciun
Ve men nuammirhu nunekkishu fil halki efela ya’kilun
Ve ma allemnahuş şi’ra ve ma yembeği lehu in huve illa zikruv ve kur’anum mubin
Li yunzira men kane hayyave ve yehikkal kavlu alel kafirin
E ve lem yerav enna halakna lehum mimma amilet eydina en’amen fehum leha malikun
Ve zellelnaha lehum fe minha rakubuhum ve minha ye’kulun
Ve lehum fiha menafiu ve meşarib efela yeşkurun
Vettehazu min dunillahi alihetel leallehum yunsarun
La yesteti’une nasrahum vehum lehum cundum muhdarun
Fela yahzunke kavluhum inna na’lemu ma yusirrune ve ma yu’linun
Evelem yeral insanu enna halaknahu min nutfetin fe iza huve hasimun mubin
Ve darabe lena meselev ve nesiye halkahu kale men yuhyil izame ve hiye ramim
Kul yuhyihellezi enşeeha evvele merrati ve huve bi kulli halkin alim
Ellezi ceale lekum mineş şeceril ahdari naran fe iza entum minhu tukidun
Eveleysellezi halekas semavati vel erda bi kadirin ala en yahluka mislehum bela ve huvel hallakul alim
İnnema emruhu iza erade şey’en en yekule lehu kun fe yekun
Fe subhanellezi bi yedihi melekutu kulli şey’iv ve ileyhi turceun
YASİN SURESİ FAZİLETİ
Hadis kaynaklarında Hz. Peygamber’den Yâsîn sûresinin faziletine dair nakledilmiş sözler yer alır. Bunlardan biri şöyledir: “Her şeyin bir kalbi mevcuttur; Kur’an’ın kalbi de Yâsîn’dir” (Tirmizî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 7; Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 21; krş. Müsned, V, 26. Diğer bazı rivayetler için bk. Şevkânî, IV, 410-411). İbn Abbas’ın da –bu sûrenin son âyeti ile ilgili– “Yâsîn’in ve onu okumanın niçin bu kadar faziletli olduğunu bilmiyordum; meğer bu âyetten dolayı imiş” dediği nakledilir (Zemahşerî, III, 294-295). Hadislerin sıhhat durumu tartışmalı olmakla birlikte, öteden beri İslâm âlimleri Resûlullah’ın bu sûreye özel bir ilgi gösterdiği kanaatini taşımışlar ve müslümanlar da Kur’an tilâvetinde ona ayrı bir yer vermişlerdir. Bu nedenle Yâsîn sûresi için özel tefsirler kaleme alınmıştır (Ölülere Yâsîn okunmasıyla alakalı hadiste “ölmek üzere olanlar”ın kastedildiği kanaati hâkim olmakla birlikte, bunu öldükten sonra yahut ölünün kabri başında okunacağı şeklinde anlayanlar da mevcuttur, bk. Elmalılı, VI, 4004).
YASİN SURESİ TEFSİR
Tâhâ sûresinin ilk âyetinde olduğu gibi buradaki iki harfin mahiyeti ve anlamı hususunda da müfessirler içinde iki eğilim bulunmaktadır. Bir anlayışa göre bunlar, bazı sûrelerin başında bulunan ve ayrı ayrı okunduğu için “hurûf-ı mukattaa” diye adlandırılan harflerdendir (bu hususta bilgi için bk. Bakara 2/1). Diğer eğilime göre ise “yâsîn” ayrı iki harf değil, anlamı olan bir kelimedir. Bu eğilim içinde kuvvetli bulunan görüşe göre bu kelime Arapça’nın bazı lehçelerinde “ey kişi, ey insan!” manasına gelmektedir; burada kendisine hitap edilen kişi ise Hz. Muhammed’dir. Hatta Saîd b. Cübeyr’den, bunun Resûlullah’ın isimlerinden biri olduğu da rivayet edilmiştir (İbn Atıyye, IV, 445). Bu kelimenin Allah’ın isimlerinden biri olup burada o isme yemin edildiği, söze başlama ifadesi ve Kur’an’ın isimlerinden olduğu görüşleri de mevcuttur (Taberî, XXII, 148-149).
YASİN SURESİ DUASI
Bismillahirrahmanirrahim
Allahümme rabbena ya rabbena tekabbel minna duaena vekdi hacetena bihurmeti sureti yasin ve ecirna minennari vemin azabil kabri ve min şerri sualin bi fadli sureti yasin yarabbel alemiyne veselemun alel mürseliyne velhamdülillahi rabbil alemin.
YASİN SURESİ ARAPÇA