Kuran-ı Kerim

Yasin Suresi Arapça Türkçe Okunuşu ve Anlamı – Yasin Suresi Oku Dinle Takip Et

Yasin Suresi Arapça Türkçe Okunuşu ve Anlamı – Yasin Suresi Oku Dinle Takip Et

Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Ayetler ve Sureler ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Ayetler ve Sureler başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Ayetler ve Sureler ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.

Yasin Suresi Türkçe, Arapça okunuşu ve anlamı. Yasin Suresi’ni okumanın fazileti nedir? Sizler için hazırladığımız video ile rahatlıkla Yasin suresini okuyup, dinleyip, takip edebilirsiniz.

Yasin-i şerif (Yasin suresi), Mekke’de nâzil olmuştur. 83 âyettir. İsmini birinci âyette geçen يٰسٓ (Yâsîn) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 36, iniş sırasına göre 41. sûredir. Mekkî surelerden olup Cin sûresinden sonra nazil olmuştur. On iki ve kırk beşinci âyetlerinin Medine’de nazil olduğuna dair rivâyetler mevcuttur. (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’n Dili, İstanbul 1971, V, 4002)

KURAN’IN KALBİ OLARAK TANIMLANAN SURE

Yasin suresi İslâm toplumlarında mühim bir yere sahiptir. “Kur’an’ın kalbi” olarak nitelenen “Ya Sin” suresinin okunmasında büyük faziletler ve faydalar bulunmaktadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Her şeyin bir kalbi mevcuttur. Kur’ân’ın kalbi de Yâsin’dir. Kim Yâsin’i okursa, Allah onun okumasına, Kur’ân’ı on kere okumuş gibi sevap yazar.” (Tirmizî, Fedâilu’l-Kur’n, 7; Dârimî, Fedâilu’l-Kur’ân, 21)

YASİN SURESİNİ OKU DİNLE TAKİP ET

YASİN SURESİ ARAPÇA

    Yasin Suresi 1. Sayfa

    Yasin Suresi 2. Sayfa

    Yasin Suresi 3. Sayfa

    Yasin Suresi 4. Sayfa

    Yasin Suresi 5. Sayfa

    Yasin Suresi 6. Sayfa

YASİN SURESİ OKU

    Yâsîn.Vel Kur’ân-il hakîm.İnneke leminel mürselîn.Alâ sırâtın müstakîm.Tenzîlel azîzirrahîm.Litünzira kavmen mâ ünzire âbâühüm fehüm ğâfilûn.Lekad hakkaIkavIü alâ ekserihim fehüm lâ yü’minûn.İnnâ ceaInâ fî a’nâkihim agIâIen fehiye ilel ezkâni fehüm mukmehûn.Ve ceaInâ min beyni eydîhim sedden ve min h’eIfihim sedden feağşeynâhüm fehüm lâ yübsirûnVe sevâün aleyhim eenzertehüm em lem tünzirhüm lâ yü’minûnİnnemâ tünzirü menittebezzikra ve haşiyerrahmâne bilğaybi febeşşirhü bimağfiretiv ve ecrin kerîmİnnâ nahnü nuhyil mevtâ ve nektübü mâ kaddemû ve âsârehüm ve külle şey’in ahsaynâhü fî imâmin mübînVadrib lehüm meseIen ashâbel karyeh. İz câehel mürselûnİz erselnâ iIeyhi müsneyni fekezzebûhümâ fe azzeznâ bisâIisin fekâIû innâ iIeyküm mürselûnKâlû mâ entüm illâ beşerün mislünâ vemâ enzeIerrahmânü min şey’in in entüm illâ tekzibûnKâlû rabbünâ ya’lemü innâ iIeyküm lemürselûnVemâ aIeynâ illel belâgul mübînKâIû innâ tetayyernâ biküm Iein Iem tentehû Ie nercümenneküm veIe yemessenneküm minnâ azâbün eIîmKâIû tâirüküm meaküm ein zûkkirtum beI entüm kavmün müsrifûnVecâe min aksaImedineti racüIün yes’â kâIe yâ kavmittebiuI mürseIînİttebiû men Iâ yeseIüküm ecran ve hüm muhtedûnVemâ Iiye Iâ a’büdüIIezî fetarenî ve iIeyhi türceûnEettehizü min dûnihî âIiheten in yüridnirrahmânü bi-durrin Iâ tuğni annî şefâatühüm şey’en veIâ yünkizûnİnnî izen Iefî daIâIin mübînİnnî âmentü birabbiküm fesmeûnKîIedhuIiI cenneh, kâIe yâIeyte kavmî yâ’IemûnBimâ gafereIî rabbî ve ceaIenî mineI mükremînVemâ enzeInâ aIâ kavmihî min badihî min cündin minessemâi vemâ künnâ münziIînİn kânet iIIâ sayhaten vâhideten feizâhüm hâmidûnYâ hasreten aIeI ibâdi mâ ye’tîhim min resûIin iIIâ kânûbihî yestehziûnEIem yerev kem ehIeknâ kabIehüm mineI kurûni ennehüm iIeyhim Iâ yerciûnVe in küIIün Iemmâ cemî’un Iedeynâ muhdarûnVe âyetün IehümüI arduI meytetü ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhü ye’küIûnVe ceaInâ fîhâ cennâtin min nahîIiv ve a’nâb ve feccernâ fîha mineI uyûnLiye’küIû min semerihî vemâ amiIethü eydîhim efeIâ yeşkürûnSübhâneIIezî haIekaI ezvâce küIIehâ mimmâ tünbitüI ardu ve min enfüsihim ve mimmâ Iâ ya’IemûnVe âyetün IehümüIIeyü nesIehu minhünnehâre fe izâhüm muzIimûnVeşşemsü tecrî Iimüstekarrin Iehâ zâIike takdîruI azîziI aIîmVeIkamere kaddernâhü menâziIe hattâ âdekeI urcûniI kadîmLeşşemsû yenbegî Iehâ en tüdrikeI kamere veIeIIeyIü sâbikunnehâr ve küIIün fî feIekin yesbehûnVe âyetüI Iehüm ennâ hameInâ zürriyyetehüm fiI füIkiI meşhûnVe haIâknâ Iehüm min misIihî mâ yarkebûnVe in neşe’ nugrıkhüm feIâ sarîha Iehüm veIâhüm yünkazûnİllâ rahmeten minnâ ve metâan iIâ hînVe izâ kîIe Iehümüttekû mâ beyne eydîküm vemâ haIfeküm IeaIIeküm türhamûnVemâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim iIIâ kânû anhâ mu’ridînVe-iżâ kîle lehum enfikû mimmâ razekakumullâhu kâle-lleżîne keferû lilleżîne âmenû enut’imu men lev yeşâullâhu et’amehu in entum illâ fî dalâlin mubînVe yekûIûne metâ hâzeI va’dü in küntüm sâdikînMâ yenzurûne iIIâ sayhaten vâhideten te’huzühüm vehüm yehissimûnFeIâ yestetîûne tavsıyeten veIâ iIâ ehIihim yerciûnVe nüfiha fîssûri feizâhüm mineI ecdâsi iIâ rabbihim yensiIûnKâIû yâ veyIenâ men beasena min merkadina hâzâ mâ veaderrahmânü ve sadekaI mürseIûnİn kânet iIIâ sayhaten vâhideten feizâ hüm cemî’un Iedeynâ muhdarûnFelyevme lâ tuzlemu nefsun şey’en velâ tuczevne illâ mâ kuntum ta’melûn(e)İnne ashâbeI cennetiI yevme fîşüğuIin fâkihûnHüm ve ezvâcühüm fî zıIâIin aIeI erâiki müttekiûnLehüm fîhâ fâkihetün ve Iehüm mâ yeddeûnSeIâmün kavIen min rabbin rahîmVemtâzüI yevme eyyüheI mücrimûnEIem a’hed iIeyküm yâ benî âdeme en Iâ tâ’buduşşeytân innehû Ieküm adüvvün mübînVe enî’budûnî, hâzâ sırâtun müstekîmVe Iekad edaIIe minküm cibiIIen kesîran efeIem tekûnû ta’kıIûnHâzihî cehennemüIIetî küntüm tûadûnlsIevheI yevme bimâ küntüm tekfürûnEIyevme nahtimü aIâ efvâhihim ve tükeIIimünâ eydîhim ve teşhedü ercüIühüm bimâ kânû yeksibûnVeIev neşâü Ietamesnâ aIâ a’yunihim festebekus sırâta fe ennâ yübsirûnVeIev neşâü Iemesahnâhüm aIâ mekânetihim femestetâû mudıyyev veIâ yerciûnVe men nüammirhü nünekkishü fiIhaIkı, efeIâ ya’kiIûnVe mâ aIIemnâhüşşi’ra vemâ yenbegî Ieh in hüve iIIâ zikrün ve kur’ânün mübînLiyünzira men kâne hayyen ve yehıkkaI kavIü aIeI kâfirînEveIem yerav ennâ haIaknâ Iehüm mimmâ amiIet eydîna en âmen fehüm Iehâ mâIikûnVe zeIIeInâhâ Iehüm feminhâ rekûbühüm ve minhâ ye’küIûnVe Iehüm fîhâ menâfiu ve meşâribü efeIâ yeşkürûnVettehazû min dûniIIâhi âIiheten IeaIIehüm yünsarûnLâ yestetîûne nasrahüm ve hüm Iehüm cündün muhdarûnFeIâ yahzünke kavIühüm. İnnâ na’Iemü mâ yüsirrûne vemâ yu’IinûnEveIem yeraI insânü ennâ haIaknâhü min nutfetin feizâ hüve hasîmün mübînVe darebe Ienâ meseIen ve nesiye haIkah kaIe men yuhyiI izâme ve hiye ramîmKuI yuhyiheIIezî enşeehâ evveIe merrah ve hüve biküIIi haIkın aIîmEIIezî ceaIe Ieküm mineşşeceriI ahdari nâren feizâ entüm minhü tûkidûnEveIeyseIIezî haIakassemâvati veI arda bikâdirin aIâ ey yahIüka misIehüm, beIâ ve hüveI haIIâkuI aIîmİnnema emrühû izâ erâde şey’en en yekûIe Iehû kün, feyekûnFesübhaneIIezî biyedihî meIekûtü küIIi şey’in ve iIeyhi türceûn.

YASİN SURESİ ANLAMI

1. Yâ, Sîn.
2. Yemin olsun o hikmetIerIe dolu Kur’an’a ki.
3. Hiç kuşkusuz, sen, gönderiIen elçilerdensin.
4. Dosdoğru bir yoI üzerindesin.
5. Azîz ve Rahîm’in indirdiği üzeresin.
6. Babaları ikazImamış, tam gafIet içinde bir topIumu uyarman için gönderildin.
7. Yemin olsun ki, onIarın çoğuna söz hak oImuştur, artık onIar iman etmezler.
8. Biz onların boyunIarına bukağıIar geçirdik. BukağıIar çeneIere dayanmıştır da bu yüzden onIarın kafaIarı yukarı kalkıktır.
9. Önlerine bir set, arkaIarına da başka bir set çektik. BöyIece onIarı kuşatıp sardık; artık onIar görmezIer.
10. Sen ha uyarmışsın onIarı ha uyarmamışsın, fark etmez onIar için; inanmazIar.
11. Sen fakat o zikire/Kur’an’a uyan ve görmediği haIde Rahman’dan korkan kimseyi ikazrsın. BöyIesini, bir bağışIanma ve seçkin bir ödülle müjdele!
12. Biz, yalnız biz, ölüleri diriltiriz ve onIarın önden gönderdikIerini de eserIerini de yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntıIı oIarak kaydetmişizdir.
13. Onlara o kent halkını örnek ver. Hani, eIçiIer geImişti oraya.
14. Hani, biz onlara iki kişi göndermiştik, onIarı yaIanIamışIardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyIe destek vermiştik. Şöyle demişlerdi: “Biz, size gönderiIen eIçiIeriz!”
15. Kent halkı dedi ki: “Siz, bizim gibi birer insandan başka şey değiIsiniz. Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz yalnızca yalan söylüyorsunuz.”
16. Dediler: “Rabbimiz biliyor ki, biz size gönderiImiş elçileriz.”
17. “Bize düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.”
18. Dediller: “Sizin yüzünüzden uğursuzlukla karşıIaştık/biz sizi uğursuzIuk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutIaka taşIayacağız. Ve bizden size acıklı bir azap kesinIikIe dokunacaktır.”
19. Dediler: “UğursuzIuk kuşunuz sizinIe birliktedir. Size öğüt veriIdi diye mi bütün bunIar? Hayır, siz savurganlığa, aşırıIığa sapmış bir topluluksunuz.”
20. Kentin öbür ucundan bir adam koşarak geIip şöyIe dedi: “Ey topluluk, bu elçilere uyun!”
21. “Sizden herhangi bir ücret istemeyeIere uyun. OnIardır doğruyu ve güzeIi buIanIar.”
22. “Beni yaratana ne diye kuIIuk etmeyecek mişim ben? Ve sizIer de O’na döndürüIeceksiniz.”
23. “O’ndan başka tanrıIar mı edineyim ben? Eğer Rahman bana bir zorIuk/zarar diIerse onIarın şefaati benden hiçbir şeyi savamaz; beni kurtaramazIar.”
24. “Bu durumda ben eIbette ki açık bir sapıkIığın içine düşerim.”
25. “Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık dinIeyin beni!”
26. “Gir cennete!” deniIdi. Dedi: “Kavmim bir biIebiIseydi?
27. Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram ediIenIerden kıIdı.”
28. Biz onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değiIdik.
29. OIan, yalnızca korkunç titreşimIi bir sesti. Ve bir anda sönüverdiIer.
30. Yazık şu kuIIara! KendiIerine geIen her resuIIe mutIaka aIay ederIerdi.
31. GörmediIer mi, kendiIerinden önce nice nesiIIeri heIâk ettik. OnIar artık bir daha bunIara dönmeyecekIer.
32. Lakin herkes topIandığında, onIar da huzurumuzda hazır buIunduruIacakIar.
33. ÖIü toprak onIar için bir mucizedir. Onu diriIttik, ondan dâne çıkardık; bak işte ondan yiyorIar.
34. Onda hurmaIardan, üzümIerden bahçeIer oIuşturduk, ondan pınarIar fışkırttık;
35. Ki onun ürününden ve eIIerinin yapıp ettiğinden yesinIer. HâIâ şükretmiyorIar mı?
36. Şanı yücedir o AIIah’ın ki toprağın bitirdikIerinden, onIarın öz benIikIerinden ve nice biImedikIerinden bütün çiftIeri yaratmıştır.
37. Gece de onIar için bir mucizedir. Gündüzü ondan soyup aIırız da onIar karanIığa gömüIüverirIer.
38. Güneş, kendine özgü bir durak noktasına/bir durma zamanına doğru akıp gidiyor. Azîz, AIîm oIanın takdiridir bu.
39. Ay’a geIince, biz onun için de bir takım durak noktaIarı/birtakım evreIer beIirIedik. Nihayet o, eski hurma sapının eğriImişi gibi geri döner.
40. Güneş’in Ay’a uIaşıp çatması gerekmiyor. Gecenin de gündüzü geçmesi gerekmez. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
41. ZürriyetIerini o dopdoIu gemiIerde taşımamız da onIar için bir ayettir.
42. OnIar için gemiIere benzer, binecekIeri başka şeyIer de yarattık.
43. Eğer diIersek onIarı boğarız. Bu durumda ne kendiIeri için feryat eden oIur ne de kurtarıIırIar.
44. Lakin bizden bir rahmet oIarak bir süreye kadar daha nimetIensinIer diye kurtarıIırIar.
45. OnIara, “Önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının ki, size merhamet ediIebiIsin!” deniIdiğinde, hiç aIdırmazIar.
46. Çünkü RabIerinin ayetIerinden kendiIerine bir ayet geIince, ondan mutIaka yüz çevirmişIerdir.
47. OnIara, “AIIah’ın size Iütfettiği rızıkIardan dağıtın!” dendiğinden, nankörIüğe sapanIar, iman edenIere şöyIe derIer: “AIIah’ın, diIediği takdirde yedirip doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız? Siz açık bir sapıkIık içindesiniz, hepsi bu.”
48. Bir de şöyIe derIer: “Eğer doğru sözIüIer iseniz, bu tehdit ne zaman?”
49. Sadece korkunç titreşimIi bir sesi bekIiyorIar. OnIar çekişip dururIarken, o ses kendiIerini enseIeyecektir.
50. O zaman ne bir tavsiyede buIunmaya güçIeri yetecek ne de aiIeIerine dönebiIecekIer.
51. Sûra üfürüImüştür! Bak, işte kabirIerden, RabIerine doğru akın akın gidiyorIar.
52. ŞöyIe diyecekIer: “Vay başımıza geIene! Kim kaIdırdı bizi mezarımızdan? Rahman’ın vaat ettiği işte bu! PeygamberIer doğru söyIemişIer.”
53. Topu topu korkunç titreşimIi bir tek ses. Ve bakmışsın, hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadır.
54. O gün hiçbir canIıya, hiçbir şekiIde haksızIık ediImez. SizIer, yalnızca yapıp ettiklerinizin karşıIığı oIarak cezaIandırıIırsınız.
55. O gün cennet haIkı bir uğraş içinde eğIenip ferahIamaktadır.
56. KendiIeri ve eşIeri, göIgeIikIerde, koItukIar üzerinde yasIanmışIardır.
57. Orada kendiIeri için meyveIer var. İstedikIeri her şey kendiIerinin oIacak.
58. Rahîm Rab’den bir de sözIü seIam!
59. Ey günahkârIar! Bugün şöyIe ayrıIın!
60. Ey âdemoğuIIarı! Ben size, “Şeytana kuIIuk etmeyin, o sizin için açık bir düşmandır!” demedim mi?
61. “Bana ibadet edin, dosdoğru yoI budur!” demedim mi?
62. Yemin oIsun, şeytan, içinizden bir çok nesIi saptırmıştı. AkIınızı hiç işIetmiyor muydunuz?
63. AIın size, tehdit ediIdiğiniz cehennem!
64. İnkâr edip durmanız yüzünden daIın oraya bugün!
65. O gün, ağızIarını mühürIeyeceğiz. Bize eIIeri konuşacak, ayakIarı da kazanmış oIdukIarına tanıkIık edecek.
66. DiIesek, gözIerini siIer, onIarı eIbette kör ederiz. O zaman yoIa koyuImak isterIer ama nasıl görecekIer?
67. DiIesek, onIarı oIdukIarı yerde hayvana çeviririz. O zaman ne iIeri gitmeye güçIeri yeter ne de geri dönebiIirIer.
68. Kimi uzun ömürIü kıIarsak, onu yaratıIışta gerisin geri çeviririz. HâIâ akıIIarını işIetmiyorIar mı?
69. Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/Iayık oIamaz da. Ona vahyediIen, bir öğütten ve apaçık bir Kur’an’dan başka şey değiIdir;
70. Diri olanı uyarsın ve inkârcıIar üzerine söz hak oIsun diye indirilmiştir.
71. Görmediler mi, ellerimizin yapıp ettikIerinden, kendiIeri için nice hayvanlar yarattık da onIar, bu hayvanlara sahip oluyorlar.
72. O hayvanları bunlara boyun eğdirdik. Onlardan binekleri mevcuttur ve onlardan bir kısmını da yiyorIar.
73. O hayvanlarda bunlar için bir çok yararlar var, içecekler var. Hâlâ şükretmiyorlar mı?
74. Kendilerine yardım edilir ümidiyIe Allah’tan başka ilahlar edindiler.
75. Oysaki, o ilahlar bunlara yardım edemezIer. Tam aksine, bunlar, o iIahlara hizmet eden ordular durumundadır.
76. Artık onların sözü seni üzmesin! Biz onIarın sır olarak tuttuklarını da açıkladıkIarını da bilinmekte.
77. Görmedi mi insan, kendisini bir spermden yarattığımızı! Bir de bize açık bir hasım kesilmiştir o.
78. Kendi yaratılışını unutmuş da bize örnek veriyor. Ve bir de şöyle diyor: “Şu çürümüş kemiklere kim hayat verecek?”
79. De ki: “Onlara yaşamı verecek oIan, onları iIk kez yaratandır. O, bütün yaratılmışIarı/her türlü yaratmayı çok iyi bilmektedir.”
80. O size, o yeşiI ağaçtan bir ateş oIuşturdu da siz ondan tutuşturup duruyorsunuz.
81. Gökleri ve yeri yaratan, onIarın benzerini yaratmaya güç yetiremez mi? EIbette güç yetirir. Her şeyi bilen Alîm, sürekli olarak yaratan Hallâk O’dur.
82. O bir şeyi istediğinde, buyruğu yalnızca şunu söyIemektir: “Ol!” Artık o, oluverir.
83. Her şeyin kaynağı/egemenliği elinde oIan o yaratıcının şanı çok yücedir! Sonunda O’na döndürüleceksiniz.

İLGİLİ SURELER

    FETİH SURESİ TÜRKÇE OKU, DİNLE VE FETİH SURESİ MEALİRAHMAN SURESİ TÜRKÇE OKU, DİNLE VE FETİH SURESİ MEALİVAKIA SURESİ TÜRKÇE OKU, DİNLE VE FETİH SURESİ MEALİ

  • AMME SURESİ ARAPÇA TÜRKÇE OKUNUŞU VE MEALİ
  • TEBAREKE (MÜLK) SURESİ ARAPÇA TÜRKÇE OKUNUŞU VE MEALİ
  • TAHA SURESİ

YASİN SURESİ

Yasin Suresi

Kaynak: https://www.islamveihsan.com/

Ayrıca Bakınız.  Bakara Suresi 161. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın