Kuran-ı Kerim

Tevbe Suresi 107. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Tevbe Suresi 107. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.

Tevbe Suresi 107. ayeti ne anlatıyor? Tevbe Suresi 107. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…

Tevbe Suresi 107. Ayetinin Arapçası:

وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مَسْجِدًا ضِرَارًا وَكُفْرًا وَتَفْر۪يقًا بَيْنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَاِرْصَادًا لِمَنْ حَارَبَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ مِنْ قَبْلُۜ وَلَيَحْلِفُنَّ اِنْ اَرَدْنَٓا اِلَّا الْحُسْنٰىۜ وَاللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ

Tevbe Suresi 107. Ayetinin Meali (Anlamı):

Münafıklardan bir grup, İslâm ve müslümanlar aleyhinde zararlı faaliyetler yapmak, kâfirleri desteklemek, mü’minlerin arasına ayrılık sokmak ve önceden Allah ve Rasûlüne karşı savaşmış olanların gelip kendilerine katılmasını beklemek maksadıyla bir mescid yaptılar. Üstelik bunlar: “Bu mescidi yaparken iyilikten başka bir şey düşünmedik” diye yemin de ederler. Allah şâhittir ki, onlar kesinlikle yalancıdırlar.

Tevbe Suresi 107. Ayetinin Tefsiri:

“Mescid-i
dırâr” olarak tarihe geçen ve Kur’ân-ı Kerîm’in ibretle beyân ettiği bu menfûr
hâdisenin kısaca tarihi şöyledir:

Medine’de
Hazrec kabilesinden Ebu Âmir er-Râhib adında biri vardı. Cahiliyye devrinde hıristiyan
olmuş, kitap ehlinin ilmini okumuş, Hazrec kabilesi içinde büyük bir yer
sahibiydi. Resûlullah (s.a.s.) Medine’ye hicret edip müslümanlar onun etrafında
toplanınca, Allah Teâlâ da Bedir günü onları muzaffer kılınca Ebu Amir
düşmanlığını açığa vurarak İslâm’a karşı cephe aldı. Medine’den çıkıp Mekkeli
müşriklerin yanına kaçtı. Onları Peygamberimiz’e  karşı savaşa teşvik etti. Uhud savaşı
ardından Allah Resûlü (s.a.s.)’in durumunun devamlı bir yükselme içinde
olduğunu görünce Ebu Amir, Resûlullah (s.a.s.)’e karşı yardım istemek üzere Rum
kralı Hirakl’e gitti. Kral onu yanında ağırladı, çeşitli ihsanlarda ve va‘dlerde
bulundu. Bu va‘dler üzerine Ebu Amir Medine’de Ensâr içinde nifak ve şüphe
içinde bulunan bir gruba mektup yollayarak Hirakl’in va‘dlerini bir bir saydı.
Yakın gelecekte bir orduyla birlikte geleceğini haber verdi. Böylelikle Resûlullah (s.a.s.)
ile savaşacağını, onu yeneceğini ve onu bulunduğu durumdan döndüreceğini
açıkladı. Mektuplarını iletmek üzere göndereceği kimselerin sığınabilmesi için
bir yer yapmalarını emretti. Bu yer bunun yanı sıra kendisi geldiğinde de onun
için bir gözetleme yeri olacaktı. Bu haber üzerine Medine’deki münafıklar Kuba
Mescidi yakınlarında bir mescid inşa etmeye başladılar. Peygamberimiz (s.a.s.)
Tebük seferine çıkmadan önce mescidin yapımını bitirdiler. Mescidin müslümanlarca
makbul sayılmasına delil olması için Efendimiz’in gelip orada namaz kılmasını
istediler. Bu mescidi yalnızca içlerindeki zayıfların ve hastaların soğuk ve
yağmurlu gecelerde namaz kılmaları için yaptıklarını dile getirdiler. Allah Teâlâ
Peygamberini orada namaz kılmaktan alıkoydu. “Şimdi biz sefere çıkmak
üzereyiz. Allah dilerse döndüğümüzde namaz kılarız”
dedi. Peygamberimiz (s.a.s.)
Tebük’ten Medine’ye dönmek üzere yola koyulduğında, Mescid-i Dırar’a bir günlük
yahut daha az bir mesafe kalmıştı ki, Cibrîl gelerek bu mescidi bina edenlerin,
bununla, ilk günden takvâ üzerine kurulmuş olan Kuba mescidindeki mü’minler
cemaatini bölme ve küfür maksadı taşıdıklarını açıkladı. Peygamberimiz (s.a.s.)
de daha Medine’ye gelmeden birkaç kişi yollayarak Dırar Mescidi’ni yıktırdı.
(bk. Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XI, 33-35)

Âyet-i
kerîmenin de açıkça beyân buyurduğu gibi onlar bu mescidi mü’minlere zarar
vermek, küfürlerini yükseltmek, kâfirlere destek olmak, mü’minlerin arasını açmak
ve önceden Allah’a ve Peygamberine karşı savaşan bireyler lehine bir üs olarak
kullanmak üzere inşa etmişlerdi. Üstelik kötü niyetlerini gizlemek üzere, bunu
yalnızca iyilik düşüncesiyle yaptıklarına yemin ediyorlardı. Halbuki kesinlikle
yalan söylüyorlardı. Allah Teâlâ onların yalan dile getirdiklerine şâhitlik etmiş,
Peygamberine orada namaz kılmayı yasaklamış ve ilk gününden takvâ üzere
kurulmuş olan Kuba Mescidi’nde, her türlü günah ve kötülüklerden arınıp
tertemiz olmayı seven mü’minlerle birlikte namaz kılmasını emretmiştir.

Gelen
âyetler “Takvâ Mescidi” ile “Dırâr Mescidi”nin mâhiyetini  ve aralarında bulunan farkı şu biçimde canlı
sahneler halinde tasvir etmektedir:

Tevbe Suresi tefsiri için tıklayınız…

Ayrıca Bakınız.  Nisâ Suresi 149. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Tevbe Suresi 107. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…

Kaynak: https://www.islamveihsan.com/

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın