Nisâ Suresi 3. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Nisâ Suresi 3. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Nisâ Suresi 3. ayeti ne anlatıyor? Nisâ Suresi 3. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Nisâ Suresi 3. Ayetinin Arapçası:
وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَلَّا تَعُولُواۜ
Nisâ Suresi 3. Ayetinin Meali (Anlamı):
Yetim kızlarla evlenip de, adâletli davranamayacağınızdan korkarsanız, o zaman onları değil, size helâl olup hoşunuza giden kadınlardan birini, hatta bunlardan iki, üç yahut dördünü birden nikâhlayabilirsiniz. Şâyet bunlar içinde da adâleti sağlayamayacağınızdan endişe ederseniz, o zaman yalnızca bir kadınla evlenin yahut sahip olduğunuz câriyelerle yetinin. Böyle davranmanız, zulme ve haksızlığa meyletmemeniz için en uygun yoldur.
Nisâ Suresi 3. Ayetinin Tefsiri:
Yetimlerin haklarını gözetip koruyan veli, onların evliliğiyle alakalı
hususlarda, eğer meşrû bir mazeret yoksa kendisi damat adayı olabilir. O, ister
kendisi isterse başkası olsun, evlilikle alakalı şartlar hususunda da doğrudan
söz sahibidir. Bir velî, velâyeti altındaki yetîm kızla bizzat evlenmek
isterse, yetîm kızın başka bir koruyucusu olmadığı için, bütün tasarruf yetkisi
o veliye ait olmaktadır. Bu noktada da hakkın kötüye kullanılması ve yetim
hakkının zâyi olması ihtimali yüksektir. Nitekim bu âyetler geldiği sırada ve
ondan önce bazı bireyler, velâyetleri altındaki yetîm kızları, sevmedikleri
halde yalnızca mallarına rağbet ettikleri için nikahlarına alırlar, bu kızlara
iyi davranmazlar, miraslarını yemek için ölmelerini isterlerdi. Bu âyetle böyle
davranmaları yasaklanmıştır.
Hz. Aişe, bu âyetin iniş sebebiyle alakalı olarak şöyle der:
“Bir erkeğin yanında bir yetîm kız bulunur ve bu erkek onun hem
velîsi hem vârisi olur. Yetîmin malı mevcuttur ve o erkekten başka da ne onu
müdafaa edebilecek ne de nikahlanmasına vesile olabilecek başka kimse mevcuttur.
Yetîm kızın tek velîsi olan bu erkek onun malına tamah ederek, malına kimsenin
ortak olmaması için kızı evlendirmez, ona iyi davranmaz, zorbalık yapar.” (bk. Buhârî,
Tefsir 4/1) İşte bu âyet-i kerîme velâyet altındaki yetim kızlar dışında
dünya çapında evlenilebilecek bir çok kadın bulunduğuna işaret etmekte ve hakkın
kötüye kullanılması ihtimaline karşı, velayet altındaki yetim kızlar yerine
başka kadınlarla evlilik tavsiyesinde bulunmakta, yetim kızlara eziyet edilmemesini
ferman buyurmaktadır.
Bu âyet-i kerîme inince insanlar Peygamberimiz (s.a.s.)’e fetva
sordular. Bunun üzerine şu âyet-i kerîme nâzil oldu:
“Kadınlar ile ilgiliki dinî hükümleri açıklamanı istiyorlar. De ki:
«Allah, onlar ile ilgiliki hükmünü açıklıyor: Kitap’ta size okunan âyetler;
kendilerine verilmesi gereken miras, mehir gibi şeyleri vermediğiniz, üstelik
güzel ve zenginse nikahlamak istediğiniz, miraslarını kaybetmemek için
başkalarıyla nikahlamak istemediğiniz yetim kızlar, çaresiz kalmış çocuklar
ile ilgili ve yetimlere karşı adâleti yerine getirmeniz hususunda gerekli hükmü
vermektedir. İyilik olarak her ne yaparsanız, mutlaka Allah onu bilmektedir.»” (Nisâ 4/127)
Hz. Âişe, bu âyete dayanarak, sırf malı için yetim kızlarla
evlenmenin haram kılındığını söylemektedir. (bk. Buhârî, Tefsir 4/1)
Âyet-i kerîme yetimler ile ilgili adâlet yapamamaktan korkulması
halinde, harama düşülmemesi için diğer kadınlarla evlenilmesini tavsiye
etmektedir. Çok evlilik meselesine ise, doğrudan yetimlerle alakalı hükümleri
bildirmeyi amacında olan, evlilik yoluyla da olsa yetimlerin mallarını yemeyi
yasaklayan bir ibarenin içinde, dolaylı olarak temas etmektedir. Âyet-i kerîmeden
anlaşılan şudur: Genelde insan fıtratına ve aile huzuruna uygun olan tek
kadınla evlenmektir. Bilhassa eşler içinde meşrû ve makul çerçevede adâleti
sağlayamama endişesi durumunda tek kadınla evlenilmesi gerekir. Böyle bir
durumda birden fazla evlilik, bile bile eziyet ve haksızlığa neden bulunacağı için
kesinlikle yasaktır. Lakin âyet-i kerîme açık bir biçimde birden fazla iki, üç
ve dört kadınla aynı anda evliliğe izin vermektedir. İnsan ve toplum yaşamında
buna ihtiyacın olduğu bilinmektedir. Bilhassa erkek nüfusun azaldığı içtimâî
kargaşa ve savaş dönemlerinde bu izin cemiyet planında çok büyük bir özen
kazanır. Ferdî ihtiyaçları dikkate aldığımızda da, her şart altında tek kadınla
evlilik mecbur tutulduğu takdirde eşlerin ayrılmasını gerektirecek olan
hastalık, kısırlık ve benzeri bazı hususi durumların, çok evlilik izni
aracılığıyla ayrılık olmaksızın çözümlenebildiği görülmektedir.
Günümüzde tek kadınla evlilik adeta tarih boyunca uygulanan ve
öbür türlüsü düşünülemeyecek tek normal yolmuş gibi takdim edilmekle birlikte,
aslında en başından beri çok evlilik insanlık tarihinin ayrılmaz bir parçası
olmuştur. Çok eşliliği kabul etmeyen günümüz Batı toplumlarında birden fazla
kadınla kanun dışı kurulan birliktelikler çok yaygındır. Kaldı ki, yapılan
araştırmalara göre, çok evliliğin serbest olduğu Osmanlı devletinde yüzseneler
boyunca ve büyük bir coğrafyada, birden fazla eşi olan erkek sayısı, tek
eşlilere göre çok az bir nispette kalmıştır. Dolayısıyla âyet tek evliliği asıl
olarak kabul etmekle birlikte, fıtrata uygun biçimde, gerekli durumlar için çok
evlilik kapısını da açık bırakmaktadır. Lakin bu iznin, eşleri içinde adâleti
sağlayabilecek durumda olan erkekler için söz konusu olduğu da unutulmamalıdır.
Lakin söz konusu adâlet, mutlak adâlet değil, meşrû, marûf ve makûl şartlar
içinde sağlanacak adâlettir. Nitekim bu sûrenin 129. âyetinde aynı konuya
temasla şöyle buyrulur:
“Ne kadar isteseniz de eşleriniz içinde adâleti sağlamaya güç
yetiremezsiniz. Hiç olmasa birine büsbütün meyledip, diğerini ne kocalı ne de
kocasız bir halde askıda bırakmayın. Eğer yanlış davranışlarınızı düzeltir ve
birbirinize haksızlık etmekten sakınırsanız, kuşkusuz Allah çok bağışlayıcı ve
engin merhamet sahibidir.”
Âyetin “ikişer, üçer, dörder” şeklindeki ifade tarzı, aynı anda
nikah altında bulundurulabilecek hanım sayısını tayin eder. Buna göre bir erkek
aynı anda en fazla dört hanımı nikâhı altında bulundurabilir. Nitekim Resûlullah
(s.a.s.), müslüman olduğu zaman on hanımı bulunan Sakifli Gaylan b. Ümeyye’ye: “Sen
bunlardan dört tanesini seç, diğerlerinden ayrıl!” buyurmuştur. (Muvatta, Talâk
76; Tirmizî, Nikâh 33)
Şimdi de evlilikte mehir konusunu hükme bağlamak üzere buyruluyor
ki:
Nisâ Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Nisâ Suresi 3. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/