Kuran-ı Kerim

Mâide Suresi 91. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Mâide Suresi 91. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.

Mâide Suresi 91. ayeti ne anlatıyor? Mâide Suresi 91. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…

Mâide Suresi 91. Ayetinin Arapçası:

اِنَّمَا يُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَعَنِ الصَّلٰوةِۚ فَهَلْ اَنْتُمْ مُنْتَهُونَ

Mâide Suresi 91. Ayetinin Meali (Anlamı):

Hiç kuşkusuz şeytan içki ve kumar yoluyla sizin aranıza fakat düşmanlık ve kin bırakmak, sizi Allah’ı zikretmekten ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz, değil mi?

Mâide Suresi 91. Ayetinin Tefsiri:

Bu âyetlerde içki, kumar, putlara tapmak ve falcılık kesin bir dille yasaklanmıştır. Aklı örtüp onu çalışmaz hale getirdiği için içkiye اَلْخَمْرُ (hamr); haksız ve kolay bir biçimde para kazanma yolu olması sebebiyle kumara اَلْمَيْسِرُ (meysir) adı verilmiştir. (bk. Bakara 2/219) اَلْاَنْصَابُ (ensâb), tapmak için dikilen taşlar, yani putlardır. اَلْاَزْلَامُ (ezlâm) ise üzerinde “hayır” ve “şer” sözcüklerinin yazıldığı, câhiliye zamanında Arap geleneğinde mühim bir işe başlamadan önce, bu işin sonunun hayırlı olup olmayacağını anlamak maksadıyla kullanılan fal oklarıdır. (bk. Mâide 5/3)

İslâm’da fert ve toplum yaşamı için oldukça önem arzeden emirler tedricî olarak geldiği gibi, aynı biçimde toplumda iyice yerleşmiş bulunan kötülüklerin yasaklanması da yine tedricî olarak vuku bulmuştur. Çünkü insanı terbiye etme ve ona bir kısım gerçekleri kabul ettirmede tedricîlik, yani belli bir usûl çerçevesinde sıra sıra hareket etmek çok mühim bir yere sahiptir. Bu nedenle Kur’an, içki ve kumarı da tedricî bir yolla haram kılmıştır. İçkinin haram kılınması dört merhalede olmuş ve bu hususta belli aralıklarla dört âyet inmiştir:

  “Hurma ağaçlarının ve üzüm asmalarının meyvelerinden hem sarhoşluk veren bir içki hem de güzel bir rızık elde edersiniz. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum için kesin bir delil mevcuttur.” (Nahl 16/67) Bu âyet inince müslümanlar içki içmeye devam etmişlerdir. Çünkü o zaman halen içki içmek haram kılınmamıştı.

  Hz. Ömer, Muâz b. Cebel ve sahâbeden bir grup Resûlullah (s.a.s.)’e gelerek: “Ya Rasûlallah bize içki ile ilgili fetvâ ver. Çünkü o aklı gidermektedir” dediler. Bunun üzerine: “Rasûlüm! Sana içki ve kumarın hükmünü soruyorlar. Şöyle de: «Onlarda büyük bir günah ve zarar, bununla birlikte insanlar için birtakım faydalar da mevcuttur; fakat günah ve zararları faydalarından daha büyüktür.»”  (Bakara 2/219) âyeti indi. Bunun üzerine bir takım müslümanlar içki içmeye devam edip: “Biz faydasını alır kötülüğünü terk ederiz” dediler. Bir kısmı ise içki içmeyi terk edip: “İçinde pek büyük bir günah olan bir şeye bizim ihtiyacımız yok” dediler. (Vâhidi, s. 73)

  Abdurrahmân b. Avf (r.a.), içki içenlerden bazılarını evine davet etti. İçtiler ve sarhoş oldular. Namaz vakti olunca namaza durdular. İmam “Kâfirûn” sûresini okumaya başladı. Şöyle diyordu: “De ki: Ey kâfirler, ben sizin ibâdet ettiğinize ibâdet ederim.” Sûrenin sonuna kadar “ibâdet etmem” ifadelerini hep “ibâdet ederim” şeklinde okudu. Bunun üzerine Ey iman edenler! Sarhoş iken ne dile getirdiğinizi bilecek derecede ayıkıncaya kadar namaza yaklaşmayın…” (Nisâ 4/43) âyeti indi. (Vâhidi, s. 73) Bu âyetin inmesinden sonra içki içenler epey azaldı. İçkiyi terkedenler: “Bizi namazdan alıkoyan bir şeyde hayır yoktur” dediler. Bazı kimseler ise namaz vakti dışında olmak üzere içki içmeye devam ettiler. Meselâ yatsı namazından sonra içiyor sabahlayınca sarhoşluğu zâil olmuş oluyordu. Veya sabah namazından sonra içiyor ve öğle vakti gelinceye kadar ayılıyordu.

  Utban b. Mâlik bir ziyâfet tertip edip müslümanlardan bazılarını davet etti. Davet edilenlerin içinde Sa‘d b. Ebî Vakkâs (r.a.) da vardı. Utban misafirleri için deve kellesi kızartmıştı. Ondan doyuncaya kadar yediler ve sarhoş oluncaya kadar içki içtiler. Sonra nesepleriyle övünmeye ve bu hususta şiirler söylemeye başladılar. Bu arada Sa‘d, ensârı hicveden, kötüleyen bir şiir söyleyip kavmiyle övününce bir adam, devenin çene kemiğini alarak Sa’d’ın başına vurdu ve yardı. Bunun üzerine Sa‘d, Resûlullah (s.a.s.)’e gelerek ensârdan olan adamı şikâyette bulundu. Bunun üzerine de içkiyi kesinlikle yasaklayan Mâide sûresinin 90-91. âyetleri nâzil oldu. (Müslim, Fedâilü’s-sahâbe 43; Taberî, Câmi‘u’l-beyân, VII, 45-6).[1]

Bu âyet-i kerîmelerde içki ve kumarın haramlığı peş peşe dokuz tekitle beyân edilmiştir:

  Cümlenin başı bu günahların ne kadar büyük olduğunu ifade eden اِنَّمَا (innemâ) edâtı ile başlamıştır.

  İçki ve kumar, putlar ve fal okları ile birlikte zikredilerek, “İçki içen puta tapan gibidir” (İbn Mâce, Eşribe 3) hadis-i şerifi delaletince bunlar puta tapıcılık kabilinden gösterilmiştir.

  Bunlara rics yani “pislik” adı verilmiştir.

  Başlı başına şer yahut kötülüğü galip olduğuna dikkat çekilerek bunlar “şeytan işi” olarak vasıflandırılmıştır.

  “Bunlardan kaçının” emriyle bizzat kendilerinden çekinilmesi emredilmiştir.

  Bu çekinme, felâha; dünya saadeti ve âhiret selâmetine ermek için bir neden yapılmıştır.

  İçki ve kumarda şeytanın gayesi, başka değil, fakat insanlar arasına kin ve düşmanlık düşürmek, onları Allah’ı zikretmekten ve namazı kılmaktan menetmektir. Allah’ı unutan ve namazdan uzaklaşan kişi artık her türlü günahı ve cinayeti işler, dinini ve imanını tehlikeye atar, hem dünyasını hem de âhiretini mahveder.

  Bunların haram kılınma nedenleri bilgisi verildiktan sonra itaat sözü alınmak üzere bir soru ile anlaşmayı belgelemek için “Artık siz şimdi bu yasaklamayı kabul ettiniz ve içki ve kumardan tamamen vazgeçtiniz mi? Elbette geçtiniz, değil mi?” buyrulmuştur.

  92. âyette de itaati belgelemek ve aykırı davranışlardan sakındırmak sûretiyle bunlardan vazgeçmeleri, Allah’a ve Peygamber’e itaat etmeleri ve onların emrine karşı gelmekten çekinmeleri istenmektedir. Eğer itaatten yüz çevirecek olurlarsa, peygamberin üzerine ait olan vazifenin açık bir tebliğden ibaret olduğu, onu da yerine getirdiği, bundan dolayı bundan ötesinin sorumluluğu ve zararı ona değil, itaatten yüz çevirenlere ait olduğu vurgulanmaktadır.

Yasaklanmadan önce içki içenlerin, kumar oynayanların durumlarını aydınlatmak ve içlerinde çöreklenen soruları yanıtlandırmak üzere buyruluyor ki:

[1] İçkinin kötülüğüyle alakalı âlimlerimiz çok güzel açıklamalarda bulunmuşlardır. Amr b. Edhem içkiyi kötüleyerek şöyle der: “Eğer akıl satın alınsaydı, satın alınmaya lâyık en güzel şey o olurdu. Lakin malı ile ahmaklığı satın alıp onu başına sokan, yakasına kusan ve eteğine pisleyen kimseye taaccüp olunur.” Hz. Ali (r.a.)’ın şöyle dediği nakledilir: “Bir kuyuya bir damla şarap düşse sonra o kuyunun yerine bir minâre inşâ edilse, o minârede ezan okumam. Denize bir damla şarap düşse sonra o deniz kuruyup yerinde ot bitse asla orada hayvanlarımı otlatmam.” İbn Ömer (r.a.) da şöyle demiştir: “Eğer bir parmağımı içkiye sokarsam o parmağı kendimden saymam”.

 

Ayrıca Bakınız.  Mâide Suresi 104. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Mâide Suresi tefsiri için tıklayınız…

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Mâide Suresi 91. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…

Kaynak: https://www.islamveihsan.com/

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın