Mâide Suresi 90. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Mâide Suresi 90. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Mâide Suresi 90. ayeti ne anlatıyor? Mâide Suresi 90. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Mâide Suresi 90. Ayetinin Arapçası:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Mâide Suresi 90. Ayetinin Meali (Anlamı):
Ey iman edenler! İçki, kumar, tapınmak ve putlara kurban kesmek için dikilen taşlar, fal ve şans okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.
Mâide Suresi 90. Ayetinin Tefsiri:
Bu
âyetlerde içki, kumar, putlara tapmak ve falcılık kesin bir dille
yasaklanmıştır. Aklı örtüp onu çalışmaz hale getirdiği için içkiye اَلْخَمْرُ (hamr); haksız ve kolay bir biçimde para
kazanma yolu olması sebebiyle kumara اَلْمَيْسِرُ
(meysir) adı verilmiştir. (bk. Bakara 2/219) اَلْاَنْصَابُ
(ensâb), tapmak için dikilen taşlar, yani putlardır. اَلْاَزْلَامُ
(ezlâm) ise üzerinde “hayır” ve “şer” sözcüklerinin yazıldığı, câhiliye
zamanında Arap geleneğinde mühim bir işe başlamadan önce, bu işin sonunun
hayırlı olup olmayacağını anlamak maksadıyla kullanılan fal oklarıdır. (bk.
Mâide 5/3)
İslâm’da
fert ve toplum yaşamı için oldukça önem arzeden emirler tedricî olarak geldiği
gibi, aynı biçimde toplumda iyice yerleşmiş bulunan kötülüklerin yasaklanması
da yine tedricî olarak vuku bulmuştur. Çünkü insanı terbiye etme ve ona bir
kısım gerçekleri kabul ettirmede tedricîlik, yani belli bir usûl çerçevesinde
sıra sıra hareket etmek çok mühim bir yere sahiptir. Bu nedenle Kur’an, içki ve
kumarı da tedricî bir yolla haram kılmıştır. İçkinin haram kılınması dört
merhalede olmuş ve bu hususta belli aralıklarla dört âyet inmiştir:
› “Hurma
ağaçlarının ve üzüm asmalarının meyvelerinden hem sarhoşluk veren bir içki hem
de güzel bir rızık elde edersiniz. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum
için kesin bir delil mevcuttur.” (Nahl 16/67) Bu âyet inince müslümanlar içki içmeye devam
etmişlerdir. Çünkü o zaman halen içki içmek haram kılınmamıştı.
›
Hz. Ömer, Muâz b. Cebel ve sahâbeden bir grup Resûlullah (s.a.s.)’e
gelerek: “Ya Rasûlallah bize içki ile ilgili fetvâ ver. Çünkü o aklı
gidermektedir” dediler. Bunun üzerine: “Rasûlüm! Sana içki ve kumarın
hükmünü soruyorlar. Şöyle de: «Onlarda büyük bir günah ve zarar, bununla
birlikte insanlar için birtakım faydalar da mevcuttur; fakat günah ve zararları
faydalarından daha büyüktür.»” (Bakara 2/219) âyeti indi. Bunun üzerine bir
takım müslümanlar içki içmeye devam edip: “Biz faydasını alır kötülüğünü terk
ederiz” dediler. Bir kısmı ise içki içmeyi terk edip: “İçinde pek büyük bir
günah olan bir şeye bizim ihtiyacımız yok” dediler. (Vâhidi, s. 73)
›
Abdurrahmân b. Avf (r.a.), içki içenlerden bazılarını evine davet
etti. İçtiler ve sarhoş oldular. Namaz vakti olunca namaza durdular. İmam
“Kâfirûn” sûresini okumaya başladı. Şöyle diyordu: “De ki: Ey kâfirler, ben
sizin ibâdet ettiğinize ibâdet ederim.” Sûrenin sonuna kadar “ibâdet
etmem” ifadelerini hep “ibâdet ederim” şeklinde okudu. Bunun üzerine “Ey iman edenler! Sarhoş iken ne
dile getirdiğinizi bilecek derecede ayıkıncaya kadar namaza yaklaşmayın…” (Nisâ 4/43) âyeti indi. (Vâhidi,
s. 73) Bu âyetin inmesinden sonra içki içenler epey azaldı. İçkiyi terkedenler:
“Bizi namazdan alıkoyan bir şeyde hayır yoktur” dediler. Bazı kimseler ise
namaz vakti dışında olmak üzere içki içmeye devam ettiler. Meselâ yatsı
namazından sonra içiyor sabahlayınca sarhoşluğu zâil olmuş oluyordu. Veya sabah
namazından sonra içiyor ve öğle vakti gelinceye kadar ayılıyordu.
›
Utban b. Mâlik bir ziyâfet tertip edip müslümanlardan bazılarını davet
etti. Davet edilenlerin içinde Sa‘d b. Ebî Vakkâs (r.a.) da vardı. Utban
misafirleri için deve kellesi kızartmıştı. Ondan doyuncaya kadar yediler ve
sarhoş oluncaya kadar içki içtiler. Sonra nesepleriyle övünmeye ve bu hususta
şiirler söylemeye başladılar. Bu arada Sa‘d, ensârı hicveden, kötüleyen bir
şiir söyleyip kavmiyle övününce bir adam, devenin çene kemiğini alarak Sa’d’ın
başına vurdu ve yardı. Bunun üzerine Sa‘d, Resûlullah (s.a.s.)’e gelerek
ensârdan olan adamı şikâyette bulundu. Bunun üzerine de içkiyi kesinlikle
yasaklayan Mâide sûresinin 90-91. âyetleri nâzil oldu. (Müslim,
Fedâilü’s-sahâbe 43; Taberî, Câmi‘u’l-beyân, VII, 45-6).[1]
Bu
âyet-i kerîmelerde içki ve kumarın haramlığı peş peşe dokuz tekitle beyân
edilmiştir:
Cümlenin başı bu günahların ne kadar büyük olduğunu ifade eden اِنَّمَا (innemâ) edâtı ile başlamıştır.
İçki ve kumar, putlar ve fal okları ile birlikte zikredilerek, “İçki
içen puta tapan gibidir” (İbn Mâce, Eşribe 3) hadis-i şerifi delaletince
bunlar puta tapıcılık kabilinden gösterilmiştir.
Bunlara rics yani “pislik” adı verilmiştir.
Başlı başına şer yahut kötülüğü galip olduğuna dikkat çekilerek
bunlar “şeytan işi” olarak vasıflandırılmıştır.
“Bunlardan kaçının” emriyle bizzat kendilerinden çekinilmesi
emredilmiştir.
Bu çekinme, felâha; dünya saadeti ve âhiret selâmetine ermek için
bir neden yapılmıştır.
İçki ve kumarda şeytanın gayesi, başka değil, fakat insanlar
arasına kin ve düşmanlık düşürmek, onları Allah’ı zikretmekten ve namazı
kılmaktan menetmektir. Allah’ı unutan ve namazdan uzaklaşan kişi artık her
türlü günahı ve cinayeti işler, dinini ve imanını tehlikeye atar, hem dünyasını
hem de âhiretini mahveder.
Bunların haram kılınma nedenleri bilgisi verildiktan sonra itaat sözü
alınmak üzere bir soru ile anlaşmayı belgelemek için “Artık siz şimdi bu
yasaklamayı kabul ettiniz ve içki ve kumardan tamamen vazgeçtiniz mi? Elbette
geçtiniz, değil mi?” buyrulmuştur.
92. âyette de itaati belgelemek ve aykırı davranışlardan
sakındırmak sûretiyle bunlardan vazgeçmeleri, Allah’a ve Peygamber’e itaat
etmeleri ve onların emrine karşı gelmekten çekinmeleri istenmektedir. Eğer
itaatten yüz çevirecek olurlarsa, peygamberin üzerine ait olan vazifenin açık
bir tebliğden ibaret olduğu, onu da yerine getirdiği, bundan dolayı bundan
ötesinin sorumluluğu ve zararı ona değil, itaatten yüz çevirenlere ait olduğu
vurgulanmaktadır.
Yasaklanmadan
önce içki içenlerin, kumar oynayanların durumlarını aydınlatmak ve içlerinde
çöreklenen soruları yanıtlandırmak üzere buyruluyor ki:
[1]İçkinin kötülüğüyle alakalı âlimlerimiz çok güzel
açıklamalarda bulunmuşlardır. Amr b. Edhem içkiyi kötüleyerek şöyle der: “Eğer
akıl satın alınsaydı, satın alınmaya lâyık en güzel şey o olurdu. Lakin malı
ile ahmaklığı satın alıp onu başına sokan, yakasına kusan ve eteğine pisleyen
kimseye taaccüp olunur.” Hz. Ali (r.a.)’ın şöyle dediği nakledilir: “Bir kuyuya
bir damla şarap düşse sonra o kuyunun yerine bir minâre inşâ edilse, o minârede
ezan okumam. Denize bir damla şarap düşse sonra o deniz kuruyup yerinde ot
bitse asla orada hayvanlarımı otlatmam.” İbn Ömer (r.a.) da şöyle demiştir:
“Eğer bir parmağımı içkiye sokarsam o parmağı kendimden saymam”.
Mâide Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Mâide Suresi 90. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/