Kuran-ı Kerim

Mâide Suresi 60. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Mâide Suresi 60. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.

Mâide Suresi 60. ayeti ne anlatıyor? Mâide Suresi 60. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…

Mâide Suresi 60. Ayetinin Arapçası:

قُلْ هَلْ اُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذٰلِكَ مَثُوبَةً عِنْدَ اللّٰهِۜ مَنْ لَعَنَهُ اللّٰهُ وَغَضِبَ عَلَيْهِ وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَاز۪يرَ وَعَبَدَ الطَّاغُوتَۜ اُو۬لٰٓئِكَ شَرٌّ مَكَانًا وَاَضَلُّ عَنْ سَوَٓاءِ السَّب۪يلِ

Mâide Suresi 60. Ayetinin Meali (Anlamı):

De ki: “Allah katında uğrayacakları ceza itibariyle kötünün kötüsü bir durumda olanları size haber vereyim mi? Bunlar, kendilerini Allah’ın lânetlediği, gazabına uğrattığı, kimini maymunlara, kimini domuzlara çevirdiği kimseler ve şeytânî güçlere tapanlardır. İşte bulundukları yer ve konum itibariyle en kötü olan ve dosdoğru yoldan en fazla sapanlar onlardır.”

Mâide Suresi 60. Ayetinin Tefsiri:

Kitap
ehlinin, müslümanlardan hoşlanmamaları, onları ayıplamaları, dinlerini
beğenmemeleri, başka bir şeyden değil, fakat iki nedenten dolayıdır: Birincisi,
mü’minlerin Allah’a, Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)’e indirilen Kur’an’a,
şeriat ve yola, önceki geçen peygamberlere indirilmiş olan kitaplara ve bu
arada Tevrat ve İncil’e de iman etmeleridir. İkincisi müslümanları kıskanan,
ayıplayan kitap ehlinin çoğunun günah işlemek suretiyle doğru yoldan çıkmış
olmasıdır. Görüldüğü üzere ümmet-i Muhammed’in imanları onlarınkinden daha
geniş ve onların inandıkları esasları da içine almaktadır. Kitap ehlinin ise
hem iman sahaları ve vicdanları dar, hem de çoğu fâsık ve vicdansızdır.
Şüphesiz iman ve vicdan alanı ayıplanacak bir şey değil, takdir edilmesi
gereken bir durumdur. Lakin şu bir gerçek ki, anlayışı dar olanlar yüksek
anlayışlı insanları, vicdansızlar vicdanlıları, günahkârlar doğruları sevmezler
ve onları rahatsız etmek için ellerinden geleni yaparlar. Dinin emri, bunlara
tahammül etmek ve kötülüklerini engelleyebilmek için gerekli çalışmaları
yapmaktır. O halde müslümanlar toplum olarak bu cevabı verebilmek için, bu
geniş ve kuvvetli imana sahip olmaları ve günahlardan uzak durmaları gerekir.

Bir
grup yahudi Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’e geldiler ve: “Ey Muhammed, hangi
peygamberlere iman ediyorsun?” diye sordular. Allah Resûlü:
Biz, yalnızca Allah’a boyun eğen müslümanlarıza kadar olmak
üzere “Allah’a, bize indirilene, İbrâhim’e, İsmâil’e… indirilene…”
âyet-i kerîmesini okudu. (bk. Bakara 2/136) Bu âyet-i kerîmede Hz. İsa’nın ismi
geçince onun peygamberliğini inkârla: “Biz ne İsa’ya ne de ona iman edene asla
iman edecek değiliz. Dünya ve âhirette payı sizinkinden daha az bir din, sizin
dininizden daha kötü bir din bilmiyoruz” dediler de bu âyet-i kerîmeler nâzil
oldu. (Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 203)

60.
âyette, Allah’ın insanları kurtuluşa erdirmek için gönderdiği hak dini ve onun
esaslarını şer olarak gören yahudilere, gerçek kötülüğün ne olduğu ve Allah
katında büyük cezalara uğrayacak şerli kimselerin kimler olduğu haber
verilmektedir. Bunlar:

    İşledikleri
büyük günahlar ve isyanları sebebiyle Allah’ın lânet ettiği, üzerlerine
gazabını yağdırdığı kimseler. Nitekim apaçık âyetleri, mûcize ve delilleri
gördükten sonra inkâr etmeleri, günahlara batmaları yüzünden yahudiler
lânetlenmiş, ilâhî rahmetten uzaklaşmış ve gazaba uğramışlardır. (bk. Bakara
2/61, 159)

    Maymunlar ve
domuzlara çevirdiği kimseler. Bu çevrilme gerçek mânada olabileceği gibi,
Allah’ın emir ve yasaklarını çiğneyen günahkâr kimselerin ahlâkî ve mânevî bir
değişmeye uğramalarına da işaret edebilir. Müfessirlerin pek çoğu bunun gerçek
olarak tahakkuk ettiğini söylemişlerdir. Nitekim Allah Teâlâ yahudilerden bir
kısmını cumartesi gününe saygı göstermedikleri ve o günün yasağını ihlal
ettikleri için Dâvud (a.s.) zamanında onun bedduasıyla maymunlara dönüştürmüştür.
(bk. A‘râf 7/166) Bir kısmını da Îsâ (a.s.) devrinde Allah aracılığıyla indirilen
sofradan yedikten sonra ve apaçık âyetleri gördükten sonra küfre düştüklerinde
domuza çevirmiştir.

    Tâğût’a
kulluk yapanlar. Tâğût, hakkı kabul etmeyip azgınlık yapan, doğru yoldan sapan
ve saptıran her türlü şeytânî güçtür. Allah’ın dışında tapılan şeylere de bu
isim verilir. Şeytan da, azıp sapması sebebiyle bu isimle anılmıştır.

Ehl-i
kitabın iki yüzlü tavırlarına dikkat çekmek üzere buyruluyor ki:

Mâide Suresi tefsiri için tıklayınız…

Ayrıca Bakınız.  Âl-i İmrân Suresi 131. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Mâide Suresi 60. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…

Kaynak: https://www.islamveihsan.com/

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın