Mâide Suresi 13. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Mâide Suresi 13. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Mâide Suresi 13. ayeti ne anlatıyor? Mâide Suresi 13. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Mâide Suresi 13. Ayetinin Arapçası:
فَبِمَا نَقْضِهِمْ م۪يثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةًۚ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِه۪ۙ وَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِه۪ۚ وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلٰى خَٓائِنَةٍ مِنْهُمْ اِلَّا قَل۪يلًا مِنْهُمْ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ
Mâide Suresi 13. Ayetinin Meali (Anlamı):
Lakin verdikleri sözden dönmeleri yüzünden onları lânetledik ve kalplerini kaskatı yaptık. Onlar Tevrat’ın sözcüklerini, kastedilen mânayı bozacak biçimde yerlerinden oynatıp değiştiriyorlar. Kendilerine bildirilen ilâhî hükümlerin büyük bir kısmını da unuttular. İçlerinden pek azı dışında onlardan dâimâ hâinlik görürsün. Yine de sen onları affet ve yaptıklarına aldırış etme, katlan! Şüphesiz Allah, iyilik ve ihsân sahiplerini sever.
Mâide Suresi 13. Ayetinin Tefsiri:
İster
sözü edilen temsilciler olsun, ister onların temsil ettiği İsrâiloğulları olsun,
doğru yol üzere yürüyecekleri, Allah’a kulluk ve peygambere itaat edecekleri
hususundaki kelimelerini bozduklarından Cenâb-ı Hak onları lânetlemiş, rahmetinden
uzaklaştırmış, gazabına uğratmış ve kalplerini de kaskatı kılmıştır. Yapılan nasihat ve ikazları duymayacak, hak
ve adâlet tanımayacak, eziyet ve haksızlıktan kaçınmayacak ve Allah’tan
korkmayacak bir hale gelmişlerdir. Dünya muhabbeti ve nefsânî arzuları tatmin
tutkusu o dereceye geldi ki, kulluk mesuliyetlerini tamamen unuttular ve
istediklerini yapabilmek için de Allah’ın kelâmını tahrif etmeye, değiştirmeye
ve şahsi arzularına göre yorumlamaya başladılar. (bk. Bakara 2/75; Nisâ 4/46)
Yine kalplerinin katılığı ve bozukluğu sebebiyle kendilerine Tevrat vasıtasıyla
bildirilen ilâhî emirlerin mühim bir kısmını unuttular; onlardan yararlanmayı
akıllarına bile getiremez oldular. Tevrat’ta Hz. Muhammed (s.a.s.)’in peygamber
bulunacağı haber verildiği halde, buna kulak verip Efendimiz’e inanacak ve onun
rehberliğinde cennetlik olacak yerde, onu inkâr, hatta fırsat buldukça
öldürmeye teşebbüs ettiler. Âyet-i kerîme pek azı hariç onların bu tür
hainliklere devam edeceklerini, Peygamber’e ve onun ümmetine zarar vermeye
çalışacaklarını haber vermekte; fakat Efendimiz’e de af yolunu tutmasını,
yapılanlara katlanıp aldırış etmemesini tavsiye buyurmaktadır. Bu hükmün,
savaşı ve ahdi bozanları cezalandırmayı emreden
âyetlerle (bk. Tevbe 9/5, 29; Enfâl 8/58) iptal edildiği söylenmişse de İslâm,
müntesiplerine affetmeyi bir terbiye metodu olarak öğretmekte ve bu kapıyı
olabilecek bi hayli açık tutmaktadır. Çünkü Allah, hangi durumda olursa olsun
iyiliği ahlâkî bir meleke hâline getiren ve daima iyilik yapabilen kullarını sever.
Hıristiyanların durumu da yahudilerden farklı
değildir:
Mâide Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Mâide Suresi 13. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/