Hûd Suresi 50. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Hûd Suresi 50. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Hûd Suresi 50. ayeti ne anlatıyor? Hûd Suresi 50. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Hûd Suresi 50. Ayetinin Arapçası:
وَاِلٰى عَادٍ اَخَاهُمْ هُودًاۜ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا مُفْتَرُونَ
Hûd Suresi 50. Ayetinin Meali (Anlamı):
Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u peygamber gönderdik. Onlara şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin için O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur. Siz ise Allah’tan başkasını tanrı sayarak O’na iftira edip duruyorsunuz.”
Hûd Suresi 50. Ayetinin Tefsiri:
Peygamberlerin
birinci vazifesi, insanları tek Allah’a kulluğa çağırmak ve Allah’tan başka
tapacakları başka bir tanrının olmadığını onlara öğretmektir. Dinin temel
maksadı da budur. Buna göre Allah’tan başka tanrı edinip onlara tapınmak apaçık
bir yalan ve iftiradır.
Peygamberler
içten ve ihlaslı kullardır. Allah’ın dinini yalnızca O’nun rızâsını gözeterek
tebliğ etmişlerdir. Bu nedenle tebliğ hizmetlerine karşılık halktan hiçbir
maddî ve fânî karşılık beklememişlerdir. “Tebliğime karşılık sizden herhangi
bir ücret istemiyorum” sözünü söylemeyen hiçbir peygamber yoktur. Hz. Hûd’un da aynı hususa dikkat çektiği
görülür. O âdeta şöyle demektedir: “Bu işi yaparken benim hiçbir şahsî çıkarım
söz konusu değildir. Aksine bu vazîfeyi ifâ ederken fazla büyük sıkıntılara maruz
kalmaktayım. Dünya zevklerinden ve rahatından yüz çevirmiş; asırlarca kökleşmiş
bulunan cahiliye anlayışlarına, hayat tarzına, örf ve adetlerine savaş açmışım
ve tüm dünyanın hışmını üzerime çekmişim. Bütün bunlar, imanımın, bana bu
kuvveti veren fazla sağlam temellere dayandığını açıkça ispat etmektedir.
Aklınızı çalıştırıp bunlar üzerinde biraz düşünecek olsanız, gerçeği anlamakta
zorluk çekmezsiniz.” Peygamberlerin bu muhtevada konuşmalarının gayesi,
kendilerinin töhmet altında kalma ihtimalini ortadan kaldırıp, yalnızca tebliğ
ettiği bireylerin iyiliğini istediklerini göstermektir. Çünkü nasihatin, fakat
içine hiçbir fânî arzu karışmadığı, hâlis ve içten olduğu zaman fayda vereceği
bir hakikattir. Dinin gerçek tebliğcileri ve mürşitleri olan peygamberlerin ve
onların izinde yürüyen velilerin kalpleri, davet ve irşat esnâsında Allah’tan
başka varlıkları düşünüp onlara bağlanmak gibi mezmûm hissiyatlardan son derece
temiz ve uzaktır. Dolayısıyla Efendimiz (s.a.s.)’in ümmetinin irşatla vazifeli
olanları, mallarını ve dünyevî menfaatlerini artırmayı değil, yalnızca Allah
Resûlü (s.a.s.)’in peşinden gidenleri çoğaltarak onun manevî mertebesini
yükseltmeyi isterler. Çünkü o hakiki iman sahibi erlerin indinde, “âhiret
yaşamının hem çok daha hayırlı, hem de devamlı” (A‘lâ 87/17) olduğunda
şüphe yoktur.
Bu
nedenle Hûd (a.s.) kavmini tevbe ve istiğfara çağırarak şöyle der:
Hûd Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Hûd Suresi 50. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/