Hicr Suresi 3. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Hicr Suresi 3. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Hicr Suresi 3. ayeti ne anlatıyor? Hicr Suresi 3. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Hicr Suresi 3. Ayetinin Arapçası:
ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْاَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Hicr Suresi 3. Ayetinin Meali (Anlamı):
Onları kendi hallerine bırak, yiyip içsinler, dünyanın sefâsını sürsünler, boş ümitler onları oyalaya dursun. Aldırış etme, yakında zamanda onlar başlarına nelerin geleceğini öğrenecekler.
Hicr Suresi 3. Ayetinin Tefsiri:
Kâfirler,
yaptıklarının kötülüğünü anladıkları ve fecî âkıbetleriyle karşı karşıya geldikları
zaman “Keşke müslüman olsaydık!” diye hasret ve pişmanlıklarını dile
getireceklerdir. Bu da:
›
Ya ölüp âhiretteki yerlerini gördüklerinde,
›
Yahut kıyâmetten sonra âhiretteki azapla karşı karşıya geldiklarında böyle
temennî edeceklerdir. Lakin bu temenninin bir faydası olmayacaktır. Çünkü artık
geriye dönüş ve eksikleri telâfi imkânı kalmamıştır.
Bu
hususta Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Kıyamet
gününde cehennemlikler cehennemde toplanırlar. Kıble ehlinden Allah’ın dilediği
bir kısmı da günahları sebebiyle onlarla birlikte bulunur. Kâfirler, bunlara:
«Siz müslüman değil miydiniz?» derler. Onlar da «Evet!» diye yanıt verirler. «O
halde gördünüz ya müslümanlığınızın hiç faydası yokmuş, işte siz de bizimle
birlikte ateşte yanıyorsunuz» diye onları kınarlar. Onlar: «Hayır öyle değil;
bizim bir takım günahlarımız vardı. Yüce Allah, onunla mesul tuttu» derler.
Bunun üzerine Yüce Allah o kâfirlere gazap buyuracak; rahmeti ve ihsanıyla da
kıble ehlinden olanların kurtuluşlarını emredecek, onlar da cehennemden
çıkacaklar. İşte o vakit kâfirler: «Ah, keşke biz de müslüman olsaydık»
diyecekler.” (Hâkim, el-Müstedrek, II, 242; Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, X, 379)
Bu
bakımdan onlara İslâm’ı tebliğden geri kalmamak şartıyla kâfirlerin dünya
yaşamında yiyip içmelerine, hayvanlar gibi nefsânî arzularının, zevk ve
eğlencenin peşine düşmelerine fazla aldırış etmeye değmez. Çünkü bunlar boş bir
aldanıştır; sonu hüsrandır. Ölümle bunların bir hiç olduğunu fark edecek, gerçek
yaşamın âhiret yaşamı olduğunu anlayacaklardır. “Âh! Keşke!” diyecekler, fakat
iş işten geçmiş olacaktır.
“Emel”;
dünyayı sevmek, ona dört elle sarılmak ve âhiretten yüz çevirmektir. Dünya
işlerinin görülebilmesi için bunun belli bir miktarı normal görülse de,
husûsiyle tûl-i emel, yani ardı arkası kesilmez dünyevî arzu ve istekler
zararlı ve tehlikelidir. Böyle bir hastalık kalpte yerleştiği zaman onu bozar
ve onun nasıl tedavi edileceğini güçleştirir. Bu nedenle Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle
buyurur:
“Dört
şey bedbahtlık alâmetidir: Göz damarlarının donup Allah korkusuyla yaş
akıtmaması, kalbin katılaşması, ardı arkası kesilmeyen boş arzular ve dünya hırsı.” (Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, X, 226)
Yaşayacağı
günler hatta alacağı nefesler bile sayılı olan insan, bu tür kalbî
hastalıklardan uzaklaşarak ömrünü imanla bittirmenin gayreti içinde
olmalıdır:
Hicr Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Hicr Suresi 3. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/