Kuran-ı Kerim

Enfâl Suresi 32. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Enfâl Suresi 32. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.

Enfâl Suresi 32. ayeti ne anlatıyor? Enfâl Suresi 32. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…

Enfâl Suresi 32. Ayetinin Arapçası:

وَاِذْ قَالُوا اللّٰهُمَّ اِنْ كَانَ هٰذَا هُوَ الْحَقَّ مِنْ عِنْدِكَ فَاَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةً مِنَ السَّمَٓاءِ اَوِ ائْتِنَا بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ

Enfâl Suresi 32. Ayetinin Meali (Anlamı):

Bir zaman da: “Rabbim! Eğer bu Kur’an, senin katından gelen gerçek bir kitap ise, hiç durma hemen üzerimize gökten taş yağdır yahut bize elem verici bir azap gönder” demişlerdi.

Enfâl Suresi 32. Ayetinin Tefsiri:

Enes
b. Mâlik (r.a.)’ın haber verdiğine göre Ebu Cehil: “Allahım, eğer Muhammed ve
getirdiği Kur’an senin gönderdiğin bir gerçek ise gökten başımıza
taş yağdır yahut bizi elîm bir azâba uğrat”
dedi. Bunun üzerine: Rasûlüm, sen onların içinde bulunduğun sürece Allah
onlara azap edecek değildir…”
(Enfâl 8/33)âyetleri nâzil oldu.
(Buhârî, Tefsir 8/3; Müslim, Münâfikîn, 37)

33.
âyet, müşriklerin ve diğer günahkar toplumların toplu helakten, ilâhî azap ve
intikam tecellilerinden uzak kalabilmelerinin iki mühim sebebi üzerinde durur:

    Âlemlere
rahmet olarak gönderilen Allah Resûlü (s.a.s.)’in Mekke’de aralarında yer alıyor
olması. Habibi hürmetine Allah onlara mühlet vermekte ve azap isteklerini hemen
yerine getirmemektedir. İbn Abbas (r.a.): “Allah Teâlâ’nın, hiçbir bölge
halkını, peygamberleri oradan çıkıp, emrolundukları yere ulaşmadıkça azaba
uğratmadığını” söyler. (Kurtubî, el-Câmi‘, VII, 399)

Âyette
Peygamber (s.a.s.)’e tâzim ve hürmet göstermeye teşvik mevcuttur. Zira Allah onu
âlemlere rahmet olarak göndermiştir. Rahmet ile azab birbirine zıttır; iki zıt
ise bir arada bulunmaz. Allah Resûlü (s.a.s.) yaşadığı müddetçe en büyük emân
olduğu gibi, sünneti meydana geldiği müddetçe de yine en büyük emân olarak devam
edecektir. Bu âyet, Efendimiz’in Allah yanındaki şeref ve kıymetini haber veren
açık bir delildir. Çünkü onu kullarının güvende olmasına ve azabın inmemesine
vesile kılmıştır. Burada, bunun yanı sıra, salah ve takvâ sahibi kimselere yakın
olan toplumlardan Allah Teâlâ’nın azabı kaldıracağına dair bir işaret görmek
olabilecekdür.

    Hepsi
tevbekâr olup istiğfar etmeleri yahut aralarında Allah’a istiğfar eden ve edecek
olan kimselerin bulunması. İyiler içinden kötüler ortaya çıkıp eziyetde aşırı
gitmeye başladıkları ve buna engel olunmadığı zaman, bundan dolayı yaşanacak
fitnenin zararı iyilere de dokunduğu gibi, kötüler içinde fevkalade iyiler
zuhur etmeye başladığı zamanlarda az da olsa o iyilerin hürmetine, kötülerin
hak ettikleri ceza tamamen affa yahut en azından tehire uğrayabilir. Çünkü
kötüler azabı celbettiği gibi iyiler de rahmeti celbeder.

Hz.
Ali: “Yeryüzünde iki emân vardı. Biri gitti, diğeri kaldı. Giden Resûlullah
(s.a.v.), kalan ise istiğfardır” 
buyurduktan sonra bu âyeti okumuştur.

Sonsuz
merhamet sahibi olan Rabbimiz, kullarını azaptan korumak için bir takım
vesileler var eder. Ama insanlar bu vesileleri değerlendirmezlerse, kendi
elleriyle kendilerini azaba müstahak hâle getirirler:

Enfâl Suresi tefsiri için tıklayınız…

Ayrıca Bakınız.  Nisâ Suresi 51. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Enfâl Suresi 32. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…

Kaynak: https://www.islamveihsan.com/

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın