Bakara Suresi 264. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Bakara Suresi 264. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Bakara Suresi 264. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 264. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Bakara Suresi 264. Ayetinin Arapçası:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُبْطِلُوا صَدَقَاتِكُمْ بِالْمَنِّ وَالْاَذٰىۙ كَالَّذ۪ي يُنْفِقُ مَالَهُ رِئَٓاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ صَفْوَانٍ عَلَيْهِ تُرَابٌ فَاَصَابَهُ وَابِلٌ فَتَرَكَهُ صَلْدًاۜ لَا يَقْدِرُونَ عَلٰى شَيْءٍ مِمَّا كَسَبُواۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ
Bakara Suresi 264. Ayetinin Meali (Anlamı):
Ey iman edenler! Allah’a ve âhiret gününe inanmadığı halde sırf insanlara gösteriş olsun diye mallarını harcayanlar gibi, başa kakıp eziyet etmek sûretiyle sadakalarınızı boşa çıkarmayın. Böylelikle hayır yapan kimsenin misâli, üzerinde biraz toprak bulunan kaygan bir kayanın hâli gibidir ki, ona şiddetli bir sağanak vurmuş da onu çıplak bir halde bırakmıştır. Böyleleri, yaptıkları hiçbir iyiliğin faydasını göremezler. Allah, kâfirler gürûhunu doğru yola ulaştırmaz.
Bakara Suresi 264. Ayetinin Tefsiri:
Burada
ilk kez başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle sadaka veren, Allah’a ve âhirete
inanmadığı halde insanlara gösteriş için sadaka verene; başa kakmak ve eziyet
etmek suretiyle verilen sadaka da Allah’a ve âhirete inanmayan bir kimsenin
insanlara gösteriş için verdiği kabule şayan olmayan sadakaya benzetilmektedir.
Böylelikle nifâk ve riyânın sadakaları boşa çıkarması gibi, başa kakma ve eziyetin
de sadakaları boşa çıkaracağı bildirilmektedir. Zira her iki tür sadaka da
Allah için verilmiş bir sadaka değildir.
Daha
sonra da kendi rızâsı için olmayıp riya için verilen, karşılığında âhirette
Allah’tan bir sevap beklenmeyen sadakanın ve bu sadaka sahibinin durumunu şu örnekle
açıklıyor:
Ortada
pürüzsüz bir taş, taşın üzerinde de azıcık bir toprak var. Bu toprağa kuvvetli
bir yağmur yağıyor ve taşın üzerinde topraktan hiçbir iz kalmıyor. Taş da,
üzerinde topraktan hiçbir nişane olmaksızın kaskatı bir halde kalıyor.
Bu
misâl, Allah’a ve âhiret gününe inanmayıp insanlara gösteriş için malını
harcayan kimsenin, imanın bahşettiği huzur ve saadetten habersiz olan, onu
anlamayan kaskatı kalbini tasvir etmektedir. Lakin bu katılığı riyadan örtülmüş
bir kabukla kapatmak istemektedir. Bu riya örtüsüne bürünmüş kaskatı kalbi,
üzerinde biraz toprak bulunan pürüzsüz kaya temsil eder. Bu, yumuşaklıktan ve
bitkiden eser bulunmayan bir taş parçasıdır. Katılığını gizlemek için üzeri
hafif bir toprakla örtülmüştür. Tıpkı iman nurundan mahrum kalplerin katılığını
riyanın örtüp kapattığı gibi. Şiddetli yağan yağmur o kaskatı kayanın
üzerindeki toprağı silip götürdüğü ve onu üzerinde hiçbir bitkiden ve meyveden
eser bulunmayan cascavlak bir kaya halinde bıraktığı gibi; insanlara gösteriş
için malını infak eden kalpler de ne hayırlı bir meyve verir, ne de âhirette
bir sevaba erişir. (Seyyid Kutub, Fî Zılâl, I, 309)
Örneği şu biçimde izah etmek de olabilecekdür:
Başa kakan ve inciten kimseyle münafık katı kaya gibi, bunların verdikleri
sadakalar kaya üzerindeki toprak gibi, kıyamet günü de şiddetli yağmur gibidir.
Kıyamet günü geldiği zaman, bütün bu sadakalar, şiddetli yağmurun pürüzsüz bir
taş üzerindeki toprağı giderdiği gibi kaybolur ve boşa çıkar. Çünkü o günde bu
amellerin Allah’ın rızâsı için yapılmadıkları belli olur. İnanmadığı halde
infak edenler; riya olsun diye, başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle sadaka
verenler, yaptıkları bu amellerden o gün hiçbir fayda göremezler. Çünkü Allah kâfirler
gürûhunu, âhirette kendilerine yarayacak iyilikler yapmaya muvaffak kılmaz. Bu
bakımdan mü’minler de sadaka verirken dikkatli olmalı, sevaplarının boşa
gitmesinden korkmalıdırlar.
Üçüncü
olarak şu mâna verilebilir: Üzerinde az bir toprak bulunan çıplak düz kayaya
tohum ekilip, üzerine bol yağmur yağdığı zaman, o tohum topraksız tek başına
kalır. Hatta tohum da kalmaz o da oradan kaybolur gider. O kişi, ekinine
ihtiyaç duyduğu zaman orada hiçbir şey bulamaz.
Kâfirlerin,
münafıkların ve yaptığı amelleri yalnızca Allah rızâsı için yapmayanların, âhirette
karşılaşacakları hüsranla alakalı olarak şu ilâhî beyânlar ne kadar ikâz
edicidir:
“De ki: «Yaptıkları ameller yüzünden en fazla zarara uğrayacakları size
haber verelim mi? Onlar, güzel şeyler yaptıklarını zannetmelerine rağmen, dünya
yaşamında gerçekleştirdikleri çalışmalar boşa giden kimselerdir.»” (Kehf
18/103-104)
“Biz o gün onların yaptıkları bütün amellerin üzerine varıp,
hepsini toz duman edeceğiz.” (Furkân 25/23)
Resûlullah
(s.a.s.) de şöyle buyurur: “Sizin hakkınızda en fazla korktuğum şey gizli
şirktir.” Ashâb-ı kirâm: “Ya Rasûlallah! Gizli şirk nedir?” diye sorunca Allah
Resûlü: “Riyadır” buyurmuş, devamla: “Allah Teâlâ kullarına,
amellerinin karşılığını vereceği gün: «Amellerinizi göstermek için yaptığınız
kimselere gidin ve bakın onlardan bir karşılık görebilecek misiniz?»
diyecektir” buyurarak riyanın ne kadar tehlikeli olduğunu ifade
etmişlerdir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 428-429)
Yine
Peygamber Efendimiz’in, kıyâmet günü ilk kez hesap için çağrılan ve
yaptıklarını Allah için değil de gösteriş için yapan Kur’an hâfızı, Allah
yolunda katledilen adam ve çok malı olan kimsenin hesabı kaybedip cehenneme
atılmalarıyla alakalı verdiği bilgiler, gerçekten fazla ikazcı ve bizleri uyanık
olmaveyavet edicidir. (bk. Tirmizî, Zühd 48)
Peki
mallarını Allah yolunda ihlasla harcayanların durumu nasıldır:
Bakara Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Bakara Suresi 264. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/