Bakara Suresi 217. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bakara Suresi 217. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Bakara Suresi 217. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 217. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Bakara Suresi 217. Ayetinin Arapçası:
يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الشَّهْرِ الْحَرَامِ قِتَالٍ ف۪يهِۜ قُلْ قِتَالٌ ف۪يهِ كَب۪يرٌۜ وَصَدٌّ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَكُفْرٌ بِه۪ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَاِخْرَاجُ اَهْلِه۪ مِنْهُ اَكْبَرُ عِنْدَ اللّٰهِۚ وَالْفِتْنَةُ اَكْبَرُ مِنَ الْقَتْلِۜ وَلَا يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتّٰى يَرُدُّوكُمْ عَنْ د۪ينِكُمْ اِنِ اسْتَطَاعُواۜ وَمَنْ يَرْتَدِدْ مِنْكُمْ عَنْ د۪ينِه۪ فَيَمُتْ وَهُوَ كَافِرٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ
Bakara Suresi 217. Ayetinin Meali (Anlamı):
Sana haram ayda savaşmanın hükmünü soruyorlar. De ki: “O ayda savaşmak büyük günahtır.” Lakin insanları Allah yolundan alıkoymak, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Harâm’ı ziyâret etmeyi engellemek ve orada oturanları yerlerinden yurtlarından etmek Allah katında daha büyük günahtır. Çünkü fitne, adam öldürmekten daha beterdir. Güçleri yetse, dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Hanginiz dininden döner de kâfir olarak ölürse, işte onların amelleri dünya ve âhirette boşa gitmiştir. Onlar cehennemliktir ve orada ebedî kalacaklardır.
Bakara Suresi 217. Ayetinin Tefsiri:
Âyet-i kerîmenin iniş sebebi hülasa olarak şöyledir:
Resul-i Ekrem (s.a.s.), hicretin ikinci senesi
Cemâziyelâhir ayının son günlerinde Abdullah b. Cahş kumandasında sekiz kişilik
bir askerî birliği, Mekkeli müşriklere ait ticâret kervanını takip etmek üzere
göndermişti. Kervanın başında Amr b. Hadramî yer alıyordu. Birlik kervana hücum
edip Amr’ı öldürdü, iki kişiyi esir aldı ve ganimetlerle birlikte Medine’ye
döndü. Bu hâdise haram aylardan olan Receb’in birinci gününe tesadüf etmişti.
Lakin onlar halen, önceki ayın son gününde olduklarını zannediyorlardı.
Durumdan haberdar olan Kureyş müşrikleri, “Haram aylarda savaş olur mu?”
diyerek Peygamber Efendimiz ve müslümanlar aleyhinde propaganda yapmaya
başladılar. Allah Resulü (s.a.s.), Abdullah ve dostlarına “Ben size haram
ayda savaşmanızı emretmemiştim” buyurdu. Gelen ganimetleri ve esirleri taksim
etmeden öylece bıraktı. Abdullah ve dostları da helak olmaktan korkmaya
başladılar. Böyle bir hâdise üzerine inen bu âyet-i kerîme, mes’eleyi çözüme
kavuşturarak müslümanların rahatlamasına vesile oldu. Efendimiz, ganimetleri
hak sahiplerine taksim ederek beşte birini de kendisi aldı. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, II, 472 vd.)
Evet, haram ayda savaşmak ve adam öldürmek büyük
günahtır. Lakin müşriklerin yaptıkları cürümler bundan daha büyüktür. Onlar,
insanları Allah yolundan döndürüyorlar, Allah’ı ve O’nun dinini inkâr
ediyorlar, mü’minlerin Mescid-i Haram’a girmelerine mani oluyorlar ve Beyt-i
Haram’ın gerçek sakinleri ve sahipleri olan Peygamberimiz ve ashâbını oradan
çıkarıyorlar. Bütün bunlar, Allah katında müslümanların haram ayda yaptıkları
savaştan ve diğer kusurlardan daha büyük bir suçtur. Müşriklerin ısrarla devam
ettikleri bu faaliyetlerin her biri bunun yanı sıra tam bir fitnedir. Fitne ise
bir iki birinin öldürülmesinden daha beterdir. Dolayısıyla bu suçları pervasızca
işleyen müşriklerin, müslümanları ayıplamalarını makul kabul etmek olabilecek
değildir. Olsa olsa bu, hak ölçülerini aşan zalimce ve façok fazla bir tavırdır.
Kâfirler, din hususundaki fitnelerine ve
düşmanlıklarına devam edecekler; bundan asla vazgeçmeyeceklerdir. Eğer güçleri
yeterse müslümanlarla, onları dinlerinden döndürünceye kadar savaşmayı
sürdüreceklerdir. Burada “güçleri yetse” kaydı, mü’minlerin imandaki salâbetine
ve sebatlarının sağlamlığına işaret etmektedir. Bu nedenle müslümanlar
dinlerine sımsıkı sarılmak, kâfirlerle olan mücâdelelerinde ona göre hazırlık
yapıp tedbir almak mecburiyetindedirler. Zorluklar karşısında dinlerinden dönmeyi bir
an bile akıllarına getirmemeleri gerekir. Çünkü müslüman olduktan sonra dinden
dönmek çok büyük bir suçtur. Âyet-i kerîme dinden dönenlerin hazin
akıbetleriyle alakalı olarak şu tespitte bulunmaktadır: “Hanginiz dininden
döner de kâfir olarak ölürse, işte onların amelleri dünya ve âhirette boşa
gitmiştir. Onlar cehennemliktir ve orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara 2/217)
müslüman
olduktan sonra dinden çıkan yahut başka bir dine giren kimseye “mürted” denilir.
Böyle durumda olan bireyler, eğer tekrar iman etmeden ölürlerse müslüman iken
yaptıkları hayırlı amellerin hepsi boşa gider; âhirette bunların hiçbir
faydasını göremezler. Eğer ölmeden evvel tevbe edip imana gelirlerse Ebû Hanîfe
ve İmam Mâlik’e göre önceki amelleri boşa gider; bunlar geri dönmez. İmam
Şafii’ye göre imanla birlikte ameller de geri döner ve boşa gitmez.
Allah
yolunda hicret ve cihad eden mü’minlere va‘dedilen müjdelere gelince:
Bakara Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Bakara Suresi 217. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/