A’râf Suresi 182. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
A’râf Suresi 182. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
A’râf Suresi 182. ayeti ne anlatıyor? A’râf Suresi 182. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
A’râf Suresi 182. Ayetinin Arapçası:
وَالَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا سَنَسْتَدْرِجُهُمْ مِنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَۚ
A’râf Suresi 182. Ayetinin Meali (Anlamı):
Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, biz onları hiç farkına varmayacakları biçimde ve hiç bilmeyecekleri bir yerden sıra sıra helâke yuvarlayacağız.
A’râf Suresi 182. Ayetinin Tefsiri:
اَلإسْتِدْرَاجُ
(istidrâc) sözlükte derece derece yükseltmek yahut alçaltmak demektir. Burada
ise “Allah Teâlâ’nın bazı insanlara, bir kısım günah ve azgınlıklarına rağmen
mühlet tanıması, hatta iyice şımarmaları için bol nimetler vermesi, helak olma
derecesinin en üst noktasına çıktıklarında ise, onları oradan helak uçurumuna
yuvarlaması” mânasında kullanılmıştır. Bu nedenle velinin gösterdiği hârikulâde
hallere “keramet” denildiği halde, istikâmeti bozuk kimselerden zuhur eden bu
nevi olaylara “istidrâc” adı verilmiştir. O halde Allah’ın sözlü ve fiilî
âyetlerini yalanlayarak, yok sayarak yaşayanlar, dünyevi açıdan bazı işlerinin
yolunda gitmesine aldanmasınlar. Buna rağmen kendilerine ikram edilen
nimetlerin, oldukça önemli imtihan mânası taşıdığını; hiç bilmedikleri,
beklemedikleri bir yerden azabın gelme ihtimalinin her an mevcut olduğunu
unutmasınlar. Zira Allah mühlet verebilir, azabı erteleyebilir; fakat
yakaladığı zaman pek çetin ve şiddetli bir biçimde yakalar.
Hikem-i
Ataiyye’de şöyle denilir: “Devamlı kötülük işlediğin halde Cenâb-ı Hakk’ın
sürekli olarak sana iyilikte bulunmasının bir istidrâc olmasından kork. Çünkü O, hiç
bilmeyecekleri yerden bu tür kimseleri ağır ağır helâke sürükleyeceğini haber
vermektedir.”
İstadrâcla
alakalı şu işaretlere dikkat çekilmektedir: “İstidrâc, fitne korkusu olmadan
nimetin ardı ardına gelmesidir. İstidrac, tuzak korkusu olmaksızın şöhretin
yayılmasıdır. İstidrac, arzuladığı şeyi elde etme imkânı bulduktan sonra esas
maksattan yüz çevirmektir. İstidrac, arzu ve isteklerle oyalanıp vefakârlık
göstermeksizin boş emeller peşine düşmektir. İstidrâc, zâhirinin düzgün,
sırrının ise Allah’ın dışındaki şeylere bağlı olmasıdır.” (Bursevî, Rûhu’l-Beyân,
III, 367)
“İstidrâc,
gerçekte ayrılık ehlinden iken vehimlerine kendilerinin vuslat ehli oldukları
kuruntusu düşmesidir. İstidrâc, Hak katında şerirliği gün geçtikçe artarken,
halk içinde hayırlı bir kimse olarak ün yapmasıdır. İstidrâc, gelecekte
manevî muhitlerle sohbeti arttıkça, hak ettiği manevî derecesinin gittikçe
azalmasıdır. İstidrâc, temiz ve güzel bir hali terk edip kötü amelleri işlemeye
yönelmektir. Eğer o temiz halinde sâdık olsaydı, amelleri de temiz ve güzel
olurdu. İstidrâc, şükrün noksanlığına rağmen iyilik ve nimetlerin bol bol
gelmesidir,” (Kuşeyrî, Letâifü’l-işârât, I, 371)
En
büyük istidrâc, önlerinde Resûlullah (s.a.s.) gibi Allah’ın en sevgili
peygamberi bulunduğu halde onu tanıyarak, ona inanıp bağlanarak kurtulma
fırsatı varken, bu en büyük lütfun mahrumu olarak hayvanlar gibi hayatta
kalmayı bir meziyet sayıp büyük bir aldanış içinde olmaktır. Bu vesileyle
buyruluyor ki:
A’râf Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
A’râf Suresi 182. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/