Âl-i İmrân Suresi 52. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Âl-i İmrân Suresi 52. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Âl-i İmrân Suresi 52. ayeti ne anlatıyor? Âl-i İmrân Suresi 52. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Âl-i İmrân Suresi 52. Ayetinin Arapçası:
فَلَمَّٓا اَحَسَّ ع۪يسٰى مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ اَنْصَار۪ٓي اِلَى اللّٰهِۜ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ اَنْصَارُ اللّٰهِۚ اٰمَنَّا بِاللّٰهِۚ وَاشْهَدْ بِاَنَّا مُسْلِمُونَ
Âl-i İmrân Suresi 52. Ayetinin Meali (Anlamı):
İsa onların inkâr edeceklerini sezince: “Allah’a dâvet yolunda benim yardımcılarım kim olacak?” dedi. Havârîler: “Allah yolunda yardımcıların biziz. Biz Allah’a inandık. Şâhid ol ki, bizler müslümanız!” dediler.
Âl-i İmrân Suresi 52. Ayetinin Tefsiri:
Hz.
İsa İsrâiloğullarını tevhid akidesine ve bir olan Allah’a kulluğa davet etti.
Bunun üzerine onlardan pek azı müstesnâ, çoğunluğu iman etmedi. Üstelik bu
münkirler, küfürlerini, kötü niyetlerini hatta Hz. İsa’yı öldürme planlarını
açıktan hissettirmeye başladılar. Durumun ciddiyetini gören Hz. İsa,
düşmanlarının sû-i kasdına karşı kendisine yardım edecek kimseler bulmaya karar
verdi. Etrafındakilere “Allah’a davet yolunda benim yardımcılarım kim
olacak?” (Âl-i İmrân 3/52)dedi. Öncelikle bu yolda kendine yardımcı
olacakların, Allah’a iman etmiş, müslüman olmuş, nefsini Allah’a teslim etmiş
ve Allah rızâsından başka bir şey düşünmeyerek yardım yapacak bireyler olması
gerektiğini bildirmiştir.
Hz.
İsa’nın bu çağrısına havârîler[1]
icâbet ederek, kendilerinin “Allah’ın yardımcıları” olduklarını, Allah rızâsı
için ona yardım edeceklerini dile getirdiler. Çünkü peygambere yardım Allah’a yardım
ve peygambere dostluk Allah’a dostluk demekti. Onlar bunun yanı sıra “Biz Allah’a
inandık. Şâhit ol ki biz müslümanız” demekle, Hz. İsa’nın yalnızca Allah’ın
kulu ve peygamberi olduğuna, Yüce Allah’ın ise gerçek mânada inanılıp teslim
olunacak müteâl bir varlık olduğuna, bundan dolayı Îsâ (a.s.)’a herhangi bir
ulûhiyetin izafesinin asla olabilecek olmadığına bir işarette bulunmuşlardır.
Havârîler,
yardım hususundaki niyet ve düşüncelerini Hz. İsa’ya arzettikten sonra, bu kez
Yüce Allah’a yönelerek gönüllerini O’na açmışlar, indirdiği kitaba
inandıklarını ve gönderdiği peygambere tabi olduklarını ikrar etmişlerdir.
Kendilerini, birliğine şâhitlik eden melekler, peygamberler, ilim sahipleri ve
hususiyle âhirette bütün ümmetlere şâhit olacak olan Hz. Muhammed (s.a.s.) ve
ümmetiyle birlikte kılmasını istemişlerdir. Bunun yanında:
[1]اَلْحَوَارِيُّ (Havârî) kelimesi Arap
dilinde “beyaz, beyazlık, seçilmiş, kusursuz, hâlis, kendisini bir davaya
adamış, candan dost ve yardımcı” gibi mânalar taşımaktadır. Terim olarak ise
Hz. İsâ aracılığıyla seçilmiş, dini tebliğ ve halkı irşad vazifesinde ona
yardımcı olmayı gönüllü olarak tercih etmiş on iki kişilik grubu ifade eder. (bk. Taberî, Câmi‘u’l-beyân, III, 390-391) Hatta bir görüşe göre, Hz. İsa ile havârîler
içindeki bu yardım anlaşması sebebiyle hıristiyanlara “yardımcılar” mânasında
“Nasârâ” adı verilmiştir.
Âl-i İmrân Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Âl-i İmrân Suresi 52. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/