Âl-i İmrân Suresi 143. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Âl-i İmrân Suresi 143. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Âl-i İmrân Suresi 143. ayeti ne anlatıyor? Âl-i İmrân Suresi 143. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Âl-i İmrân Suresi 143. Ayetinin Arapçası:
وَلَقَدْ كُنْتُمْ تَمَنَّوْنَ الْمَوْتَ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَلْقَوْهُۖ فَقَدْ رَاَيْتُمُوهُ وَاَنْتُمْ تَنْظُرُونَ۟
Âl-i İmrân Suresi 143. Ayetinin Meali (Anlamı):
Hani siz, ölümle yüzyüze gelmeden önce şehit olmak için can atıyordunuz. İşte şimdi, ölenlere seyirciler gibi bakıp dururken, onu açıkça gördünüz.
Âl-i İmrân Suresi 143. Ayetinin Tefsiri:
Bedir savaşına katılamayan bir kısım sahâbîler, “Keşke
tekrar Bedir gibi bir savaş olsa da biz de savaşıp şehîd olsak; çünkü
dostlarımız orada şehîd oldular ve büyük bir mükâfata nâil oldular” diye
temenni etmişlerdi. Hatta Peygamberimizin istişaresi esnasında Medine’de
savunmaya razı olmayıp, Uhud’a çıkmak için teşvik edenler de bunlardı. Uhud
savaşı olduğunda ise onlardan bir kısmı kaçmış, bir kısmı ise sabretmişti. İşte
bu âyet, ölümü çok yakında zamandan görüp de ondan kaçanlara, yenilip bozguna
uğrayanlara hitap edip onları uyarmakatdır. (bk. Taberî, Câmi‘u’l-beyân, IV, 145)
Bir müslümanın ölümü temenni etmesi, hatta savaşın
olmasını istemesi caiz değildir. Peygamber Efendimiz:
“Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin,
Allah’tan afiyet dileyin. Lakin düşmanla karşı karşıya geldiğınız zaman da sabırlı olun.
Cennetin, kılıçların gölgesi altında olduğunu bilin” (Müslim, Cihad 20) buyurarak bu gerçeği dile getirmişitir.
Bunun yanında şehîd olmayı arzulamak güzel ve
makbuldür. Allah Resûlü (s.a.s.)’in:
“Ben isterim ki Allah yolunda savaşıp
öldürüleyim, sonra diriltileyim, sonra öldürüleyim, sonra diriltileyim, sonra
tekrar öldürüleyim” (Muvatta, Cihad 27, 40) açıklamasıyla
bunu arzuladığı ve ümmetine de tavsiye ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim Bedir’e katılamadığı
için hayıflanan ve Uhud’da şehadet şerbeti içen Enes b. Nadr (r.a.)’ın hali
buna güzel bir misal teşkil eder. Yeğeni Enes b. Mâlik (r.a.), hadiseyi şöyle ifade etmektedir:
“Amcam
Enes b. Nadr, Bedir savaşına katılamamıştı. Bu ona çok ağır geldi:
«–Ey
Allah’ın Rasûlü! Müşriklerle yaptığın ilk savaşta bulunamadım. Eğer Allah Teâlâ
müşriklerle yapılacak bir savaşa katılmayı nasîb ederse, neler yapacağımı
tabi ki görecektir» dedi. Uhud savaşına katıldı. müslüman safları dağılınca,
dostlarını kastederek: «Rabbim! Bunların yaptıklarından dolayı sana özür
beyân ederim!»; müşrikleri kastederek de: «Bunların yaptıklarından da berîyim
yâ Rabbi!» deyip ilerledi. Sa‘d b. Muâz’la karşı karşıya geldi ve:
«–Ey
Sa‘d! İstediğim cennettir. Kâbe’nin Rabbi’ne yemin ederim ki, Uhud’un
eteklerinden beri hep o cennetin kokusunu alıyorum» dedi. Sa’d ardından
hâdiseyi Peygamber Efendimiz’e naklederken:
«−Ben
onun yaptığını yapamadım yâ Resûlallah!» demiştir. Amcamı şehîd edilmiş olarak
bulduk. Vücûdunda seksenden fazla kılıç, mızrak ve ok yarası vardı. Müşrikler
müsle yapmış, uzuvlarını kesmişlerdi. Bu nedenle onu kimse tanıyamadı. Sadece
kızkardeşi parmak uçlarından tanıdı. İşte:
“Mü’minler içinde öyle yiğitler var ki, Allah’a verdikleri söze
dâima bağlı kalmışlardır. Onlardan kimi sözünün gereğini yerine getirip O’nun
yolunda can vermiş, kimi de sırasını beklemektedir. Onlar, verdikleri sözü asla
değiştirmemişlerdir” (Ahzâb 33/23) âyeti, amcam ve onun gibiler ile ilgili nâzil
olmuştur. (Buhârî, Cihâd 12; Müslim, İmâre 148)
Dolayısıyla
mü’minler, herhangi bir savaşa karar vermek için tam bir ciddiyetle iyice
düşünmeli, savaşa başladıktan sonra artık dönüp kaçmayı hatra getirmemeli,
ölmek de mukadderse onu sabır ve sebatla seve seve karşılamalıdırlar. Yoksa
kanını son damlasına kadar akıtmaya yeminler ederek savaşı kızıştırıp da
selameti kaçmakta arayanlar hiçbir zaman selamet bulamazlar. Bunlar, savaşan
ordunun halini bozup perişan ettikleri gibi, kendileri de dünya ve âhirette
büyük bir zarara uğramış olurlar.
“Peygamber’in
ölmesi” konusuna gelince:
Âl-i İmrân Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Âl-i İmrân Suresi 143. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/