Âl-i İmrân Suresi 10. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Âl-i İmrân Suresi 10. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Âl-i İmrân Suresi 10. ayeti ne anlatıyor? Âl-i İmrân Suresi 10. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Âl-i İmrân Suresi 10. Ayetinin Arapçası:
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـًٔاۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِۙ
Âl-i İmrân Suresi 10. Ayetinin Meali (Anlamı):
İnkâr edenlerin malları da evlatları da, Allah’ın azabına karşı kendilerine hiç bir fayda sağlamayacaktır. İşte onlar, cehennemin yakıtıdırlar.
Âl-i İmrân Suresi 10. Ayetinin Tefsiri:
Âhirete
inanmadıklarından dolayı kâfirler için “dünya yaşamı” büyük bir kıymet
taşımaktadır. Onlar, bu fânî yaşamı ne kadar zevk ü safâ içinde ve nefsânî
arzuları tatmin istikâmetinde kullanabilirlerse kendilerini o kadar mutlu
hissederler. İnsanın dünya yaşamında güvendiği ve bel bağladığı unsurların
başında “mallar” ve “evlatlar” gelir. İnsan bunlarla gereksinimlerini karşılar ve
bir sıkıntıya düştüğünde de bunlara sığınır. Bu nedenle bir başka âyet-i kerîme
malların ve evlatların birer fitne, birer imtihan vesilesi olduğunu haber
verir. (bk. Enfâl 8/28)
Dünyadan
küfür üzere âhirete göçenlere, orada malları da evlatları da hiçbir fayda vermeyecek
ve onları Allah’ın azabından koruyamayacaktır. O gün fakat insana getirilen
“kalb-i selîm” yani her türlü günah kirlerinden ve kötü sıfatlardan arınmış
tertemiz bir kalp yarar sağlayacaktır. (bk. Şuarâ 26/88-89) Halbuki kâfirlerin
dünya çapında iken düşünceleri böyle değildir. Onlar mallarının ve evlatlarının
çokluğuyla övünüyor ve bunların kendilerini tehlikelerden kurtaracağını
zannediyorlardı. Onların bu durumlarını şu âyet-i kerîme ne güzel açıklar:
“Kâfirler: «Bizim malımız da, evladımız da sizinkinden daha fazla.
Biz öyle azap filân da görecek değiliz» demişlerdir.” (Sebe’ 34/35)
Yüce
Rabbimiz, onların bu asılsız iddalarına şöyle yanıt vermektedir:
“Sizi bize yaklaştıracak olan ne mallarınız ne de evlatlarınızdır.
Lakin iman edip sâlih ameller işleyenler müstesnâ. Onlara, yaptıklarına
karşılık kat kat mükâfat verilecek ve onlar cennetin yüksek köşklerinde güven
ve huzur içinde kalacaklardır.” (Sebe’ 34/37)
Buna
göre mal ve evlatlar, fakat sâlih amel işleyen, malını ve evladını Allah
yolunda kullanmasını bilen kimselerin Allah’a yaklaşmalarına yardımcı olabilir.
Lakin yukarıda da belirtildiği gibi kâfirler için bu geçerli değildir. Orada
onlar için ağır bir ceza ve şiddetli bir azap mevcuttur. Çünkü bir taraftan
dünya çapında faydalandıkları imkânlardan mahrum kalacaklar, diğer taraftan acılara
düçar olacaklardır. Üstelik cehennemde yalnızca yanmayacaklar, onun yakıtı
olacaklardır.
11.
âyette Kur’an’ın indiği zamandaki ve ondan sonra gelecek kâfirlere, Firavun
hânedânı ve önceden geçen Âd ve Semûd kavmi gibi Allah’ın âyetlerini
yalanlayan ve günahları sebebiyle ilâhî kahra uğrayan kimseler misal olarak
verilmektedir. Onların yolundan gidenlerin de aynı fecî âkıbete, Allah’ın pek
şiddetli azâbına uğrayacakları ikâzı yapılmaktadır. O halde inkârcıların hem
dünya hem de âhiretteki fecî durumlarından ibret alıp küfürden vazgeçmeli ve
Allah’a gönüllü kulluk yapanlardan olmaya gayret gösterilmelidir:
Âl-i İmrân Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Âl-i İmrân Suresi 10. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/