Yeryüzü, Gökyüzüne Teslim Olmuştur
Yeryüzü, Gökyüzüne Teslim Olmuştur
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Yeryüzü, Gökyüzüne Teslim Olmuştur ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Yeryüzü, Gökyüzüne Teslim Olmuştur başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Yeryüzü, Gökyüzüne Teslim Olmuştur ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
İnsanoğlu gökten ne yağarsa, yer itirazsız bir biçimde onu kabullenir. Zîrâ arzda irâde yoktur. Kul ilâhî takdir karşısında aynen toprak gibi teslimiyet hâlini yaşamalı ve kadere, yerin göğe teslim olduğu gibi mutlak bir sûrette teslim ve o Hak’tan gelene râzı olmalıdır.
Mevlana Hazretleri Mesnevi’de buyurur ki:
“Yeryüzü, gökyüzüne teslîm olmuştur da “Ben bir esirim; ne dilersen yağdır!” demektedir.”(c.3, 452)
“Güneşten, onun üstüne ateş yağsa, yeryüzü o ateşe yüz tutmuştur. Ondan kaçmak şöyle dursun, o ateşe karşı yüzünü yerlere sererek, usulca ona teslîm olmuştur.” (c.3, 450)
“Ey insanoğlu, sen de yeryüzünün bir cüz’üsün. Onun üzerinde yaşıyorsun; sen de Allâh’ın buyruğuna, kazâ ve kaderine karşı gelme!..”
“Sizi topraktan yarattık.” ayetini duydun, işittin. Demek ki, Allâh da senin toprak olmanı istiyor, îlahî emre karşı gelme!..”
“Allâh buyurdu ki: “Ey insan, dikkatle bak da gör, senin topraktan yaratılmış bedenine, rûhumdan bir tohum ektim, seni yücelttim. Sen bu toprağın bir tozu iken, seni üstün bir varlık yaptım. Sana akıl verdim, aşk verdim.”
“Sen bir hamle daha yap da, topraklığı, yâni tevâzu’u kendine sıfat, huy edin. Ben de, seni bütün yarattıklarımın üstüne emîr kılayım.” (c.3, 453-456)
Mevlânâ yukarıdaki beyitlerinde, tevâzu’un insan için asıl ve hatta fıtrat îcâbı olduğunu ifâde etmektedir. İnsanın bedeni, topraktan hâsıl olan gıdalarla gelişip teşekkül ettiğine göre, onun bedenen aslı topraktır. Ruh ise Allâh’ın emirlerinden bir “emr”, yani iş ve fiil olmak itibâriyle Allâh’tandır. İnsanı bütün mahlûkâta üstün kılan ve yeryüzünde Allâh’ın halîfesi olarak telakkî ettiren âmil, insan bedenine ilâhî bir nefha (üfürme) ile dâhil olan ruhtur. İnsanoğlu, bedeninin aslı ve menşei olan toprak gibi mütevâzî olmakla mükelleftir. Vücûd madeninin, aslı olan topraktaki sıfat ile muttasıf olması, fıtrat icabıdır. Lakin bu fıtrî temâyüller, “akıl” ve “irade” adı verilen iki kâbiliyetin doğru kullanılmaması neticesinde zaafa uğrar, bozulur ve insan da tevâzûdan uzaklaşıp şeytanın sıfatı olan “kibir”le muttasıf hâle gelir. Bunun neticesinde de o, kendi aslî tabiatına vedâ ederek taşıdığı yüce şerefe aykırı hareket etmiş olur.
Gökten ne yağarsa, yer itirazsız bir biçimde onu kabullenir. Zîrâ arzda irâde yoktur. İnsanoğlu da ilâhî takdir karşısında aynen toprak gibi teslimiyet hâlini yaşamalı ve kadere, yerin göğe teslim olduğu gibi mutlak bir sûrette teslim ve o Hak’tan gelene râzı olmalıdır ki, yaratılış gâyesinin zirvesine ulaşsın. Kâmilleşerek, böylece yeryüzünde kendisi ile ilgili takdir olunmuş bulunan “halîfetullah” sıfatına layık bir hâle gelebilsin.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ab-ı Hayat Katreleri, Erkam Yayınları
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/