Sureler ve Ayetler

Sebe Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

Sebe Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali, Sureler ve ayetler bölümümüzde bu kez Sebe Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali başlığı altında bilgiler vermeye çalıştık, Sebe Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali ile alakalı tüm detaylar yazımızda..

Sebe Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

Sebe suresi, Ahzab suresinden sonra, Fatır suresinden önce bulunmaktadır. Sure ismini 15. ayette geçen Sebe kelimesinden almıştır. Yemen’ de bulunan bir bölgenin ve eski bir kabilenin de adıdır. Kur’an-ı Kerim’de hamd ile başlayan beş sureden biridir.

Sebe suresinde genelde Allah’ın yüceliğinden ve kuşatıcı olduğundan bahsedilmiştir. İnkar edenlerin batıl inançlarına, ahirette nelerle yüz yüze kalacağına yer verilmiştir. Sure de Allah’ın verdiği nimetlere şükretmenin önemine değinilmiştir. Hz Davud ve Hz. Süleyman’ın kıssaları da yer almıştır. Hz. Muhammed’in peygamber oluşu ve Kur’an-ı Kerim’in indirilmesine dikkat çekilir. Sadece müşriklerin ve münafıkların ahiret gününe inancı olmadığı ve ahireti inkar ettiklerine değinilmiştir. Ahireti inkar edenleri hangi durumların beklediği ayetlerde bulunmaktadır. Hakkın batıla bir gün üstün geleceği söz konusudur.

Sebe Suresi Türkçe Okunuşu 

1.Elhamdü lillahillezı lehu ma fis semavati ve ma fil erdı ve lehüm hamdü fil ahırah ve hüvel hakımül habır
2.Ya’lemü ma yelicü fil erdı ve ma yahrucü minha ve ma yenzilü mines semai ve ma ya’rucü fıha ve hüver rahıymül ğafur
3.Ve kalellesıne keferu la te’tınes saah kul bela ve rabbı le te’tiyenneküm alimil ğayb la ya’zübü anhü miskalü zerratin fis semavati ve la fil erdı ve la asğaru min zalike ve la ekberu illa fı kitabim mübın
4.Li yecziyellezıne amenu ve amilus salihüt ülaike lehüm mağfiratüv ve rizkun kerım
5.Vellezıne seav fı ayatina müacizıne ülaike lehüm azabüm mir riczin elım
6.Ve yerallezıne ütül ılmellezı ünzile ileyke mir rabbike hüvel hakka ve yehdı ila sıratıl azızil hamıd
7.Ve kalellezıne keferu hel nedüllüküm ala racüliy yünebbiüküm iza müzzıktüm külle mümezzekın inneküm lefı halkın cedıd
8.Eftera alellahi keziben em bihı cinneh belillezıne la yü’minune bil ahırati fil azabi ved dalalil beıyd
9.E fe lem yerav ila ma beyne eydıhim ve ma halfehüm mines semai vel ard in neşe’ nahsif bihimül erda ev nüskıt aleyhim kisefem mines sema’ inne fı zalike le ayetel li külli abdim münıb
10.Ve le kad ateyna davude minna fadla ya cibalü evvibı meahu vet tayr ve elenna lehül hadıd
11.Enı’mel sabiğativ ve kaddir fis serdi va’melu saliha innı bima ta’melune besıyr
12.Ve li süleymaner rıha ğudüvvüha şehruv ve ravahuha şehr ve erselna lehu aynel kıtr ve minel cinni mey ya’melü beyne yedeyhi bi izni rabbih ve mey yeziğ minhüm an emrina nüzıkhü min azabis seıyr
13.Ya’melune lehu ma yeşaü mim meharıbe ve temasıle ve cifanin kel cevabi ve kudurir rasiyat ı’melu ale davude şükra ve kalılüm min ıbadiyeş şekur
14.Felemma kadayna aleyhil mevte ma dellehüm ala mevtihı illa dabbetül erdı te’külü minseeteh Fe lemma harra tebeyyenetil cinnü el lev kanu ya’lemunel ğaybe ma lebisu fil azabil mühın
15.Le kad kane li sebein fı meskenihim ayeh cennetani ay yemıniv ve şimal külu mir rizkı rabbiküm vşeküru leh beldetün tayyibetüv ve rabbün ğafur
16.Fe a’radu fe erselna aleyhim seylel arimi ve beddelnahüm bi cenneteyhim cenneteyni zevatey ükülin hamtıv ve esliv ve şey’im min sidrin kalıl
17.Zalike cezeynahüm bima keferu ve hel nücazı illel kefur
18.Ve cealna beynehüm ve beynel kuralletı barakna fıha kuran zahiratev ve kadderna fıhes seyr sıru fıha leyaliye ve eyyamen aminın
19.Fe kalu rabbena baıd beyne esfarina ve zalemu enfüsehüm fe cealnahüm ehadıse ve mezzaknahüm külle mümezzak inne fı zalike le ayatil li külli sabbarin şekur
20.Ve le kad saddeka aleyhim iblısü zannehu fettebeuhü illa ferıkam minel mü’minın
21.Ve ma kane lehu aleyhim min sültanin illa li na’leme mey yü’minü bil ahırati mimmen hüve minha fı şekk ve rabbüke ala külli şey’in hafıyz
22.Kulid’ullezıne zeamtüm min dunillah la yemlikune miskale zerratin fis semavati ve la fil erdı ve ma lehüm fıhima min şirkiv ve ma lehu minhüm min zahır
23.Ve la tenfeuş şefaatü ındehu illa li men ezine leh hatta iza füzzia an kulubihim kalu ma za kale rabbüküm kalül hakk ve hüvel aliyyül kebır
24.Kul mey yerzükuküm mines semavati vel ard kulillahü ve inna ev iyyaküm leala hüden ev fı dalalim mübın
25.Kul la tüs’elune amma ecramna ve la nüs’elü amma ta’melun
26.Kul yecmeu beynena rabbüna sümme yeftehu beynena bil hakk ve hüvel fettahul alım
27.Kul eruniyellezıne elhaktüm bihı şürakae kella bel hüvellahül azızül hakım
28.Ve ma erselnake illa kaffetel lin nasi beşırav ve nezırav ve lakınne ekseran nasi la ya’lemun
29.Ve yekulune meta hazel va’dü in küntüm sadikıyn
30.Kul leküm mıadü yevmel la teste’hırune anhü saatev ve la testakdimun
31.Ve kalellezıne keferu len nü’mine bi hazel kur’ani ve la billezı beyne yedeyh ve lev tera iziz zalimune mevkufune ınde rabbihim yarciu ba’duhüm ila ba’dınil kavl yekulüllezınestud’ıfu lillezı nestekberu lev la entüm lekünna mü’minın
32.Kalellezınestekberu lillezınestud’ıfu e nahnü sadednaküm anil hüda ba’de iz caeküm bel küntüm mücrimın
33.Ve kalellesınestud’ıfu lillesınestekberu bel mekrul leyli ven nehari iz te’mürunena en nekfüra billahi ve nec’ale lehu endada ve eserrun nedamete lemma raevül azab ve cealnel ağlale fı a’nakıllezıne keferu hel yüczevne illa ma kanu ya’melun
34.Ve ma erselna fı karyetim min nezırin illa kale mütrafuha inna bima ürsiltüm bihı kafirun
35.Ve kalu nahnü ekseru emvalev ve evladev ve ma nahnü bi müazzebın
36.Kul inne rabbı yebsütur rizka li mey yeşaü ve yakdiru ve lakinne ekseran nasi la ya7lemun
37.Ve ma emvalüküm ve la evladüküm billetı tükarribüküm ındena zülfa illa men amene ve amile salihan fe ülaike lehüm cezaüd dı’fi bima amilu ve hüm fil ğurufati aminun
38.Vellezıne yes’avne fı ayatina müacizıne ülaike fil azabi muhdarun
39.Kul innne rabbı yebtütür rizka li mey yeşaü min ıbadihı ve yakdiru leh ve ma enfaktüm min şey’in fe hüve yuhlifüh ve huve hayrur razikıyn
40.Ve yevme yahşüruhüm cemıan sümme yekulü lil melaiketi e haülai iyyaküm kanu ya’büdun
41.Kalu sübhhaneke ente veliyyüna min dunihim bel kanu ya’büdunel cinn ekseruhüm bihim mü’minun
42.Fel yevme la yemlikü ba’duküm li ba’dın nefav ve la darra ve nekulü lillezıne zalemu zuku azaben narilletı küntüm biha tükezzibun
43.Ve iza tütla aleyhim ayatüna beyyinatin kalu ma haza illa racülüy yürıdü ey yesuddeküm amma kane ya’büdü abaüküm ve kalu ma haza illa ifküm müftera ve kalellezıne keferu lil hakkı lemma caehüm in haza illa sıhrum mübın
44.Ve ma ateynahüm min kütübiy yedrusuneha ve ma erselna ileyhim kableke min nezır
45.Ve kezzebellezıne min kablihim ve ma beleğu mı’şara ma ateynahüm fe kezzebu rusüli fe keyfe kane nekır
46.Kul innema eızuküm bi vahıdeh en tekumu lillahi mesna ve füraa sümme tetefekkeru ma bi sahıbiküm min cinneh in hüve illa nezırul leküm beyne yedey azabin şedıd
47.Kul ma seeltüküm min ecrin fe hüve leküm in ecriye illa alellah ve hüve ala külli şey’in şehıd
48.Kul inne rabbı yakzifü bil hakk allamül ğuyub
49.Kul cael hakku ve ma yübdiül batılü ve ma yüıyd
50.Kul in daleltü fe innema edıllü ala nefsı ve inihtedeytü fe bima yuhıy ileyye rabbı innehu semıun karıb
51.Ve lev tera iz feziu fe la fevte ve ühızu mim mekanin karıb
52.Ve kalu amenna bih ve enna lehümüt tenavüşü mim mekanim beıyd
53.Ve kad keferu bihı min kabl ve yakzifune bil ğaybi mim mekanim beıyd
54.Ve hıyle beynehüm ve beyne ma yeştehune kema füıle bi eşyaıhim min kabl innehüm kanu fı şekkim mürıb

Sebe Suresi Türkçe Anlamı

Ayrıca Bakınız.  Yasin Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

1.Hamd, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisinin olan Allah’a mahsustur. Hamd ahirette de O’na mahsustur. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.
2.Allah, yere gireni, yerden çıkanı; gökten ineni ve oraya git gide artani bilir. O, çok merhamet edicidir, çok bağışlayıcıdır.
3.İnkar edenler, “Kıyamet bize gelmeyecektir” dediler. De ki: “Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbime andolsun ki, Kıyamet size mutlaka gelecektir. Ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığında bir şey bile ondan gizli kalmaz. Bundan daha ufak ve daha büyük ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.”
4.Allah’ın, iman edip salih amel işleyenleri mükâfatlandırması için (her şey o kitapta tespit edilmiştir.) İşte onlar için bir bağışlanma ve bereketli bir rızık mevcuttur.
5.Âyetlerimizi geçersiz kılmak için yarışırcasına çaba harcayanlar var ya; işte onlar için elem dolu, çok kötü bir azap mevcuttur.
6.Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana indirilen Kur’an’ın gerçek olduğunu ve onun, mutlak güç sahibi ve övgüye layık Allah’ın yoluna ilettiğini görürler.
7.Yine inkar edenler şöyle dediler: “Çürüyüp ufalandıktan sonra sizin yeniden diriltileceğinizi söyleyen bir adamı size gösterelim mi?
8.”Allah’a karşı yalan mı uydurdu, yoksa onda delilik mi var?” Hayır öyle değil! Ahirete inanmayanlar azap ve derin sapıklık içindedirler.
9.Onlar, önlerindeki ve arkalarındaki (kendilerini dört öte yandan kuşatan) göğe ve yere bakmadılar mı? Eğer dilersek onları yere geçirir yahut gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Bunda, Rabbine yönelen her kul için bir ibret mevcuttur.
10, 11.Andolsun, Davud’a tarafımızdan bir lütuf verdik. “Ey dağlar! Kuşların eşliğinde onunla birlikte tespih edin” dedik ve “(Bütün vücudu örtecek) zırhlar yap, işçilikte de ölçüyü tuttur diye demiri ona yumuşattık. “Salih amel işleyin. Çünkü ben sizin yaptıklarınızı görürüm” diye vahyettik.
12.Süleyman’ın emrine de, sabah esişi bir ay, akşam esişi de bir ay(lık yol) olan rüzgarı verdik. Erimiş bakır ocağını da ona sel gibi akıttık. Cinlerden de Rabbinin izniyle onun önünde çalışanlar vardı. İçlerinden kim bizim emrimizden çıkarsa ona alevli ateş azabını tattırırız.
13.Cinler Süleyman için dilediği biçimde kaleler, heykeller, havuz gibi çanaklar ve sabit kazanlar yapıyorlardı. Ey Davûd ailesi şükredin! Kullarımdan şükredenler pek azdır.
14.Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun ölümünü onlara fakat değneğini yemekte olan bir kurt gösterdi. Süleyman’ın cesedi yıkılınca cinler anladılar ki, eğer gaybı bilmiş olsalardı aşağılayıcı azap içinde kalmamış olacaklardı.
15.Andolsun, Sebe’ halkı için kendi yurtlarında bir ibret vardı: Biri sağda biri solda iki bahçe yer alıyordu. Onlara şöyle denilmişti: “Rabbinizin rızkından yiyin ve O’na şükredin. Beldeniz güzel bir belde, Rabbiniz de çok bağışlayıcı bir Rabdir.”
16.Lakin onlar yüz çevirdiler. Biz de üzerlerine Arim1 selini gönderdik. Onların bahçelerini ekşi meyveli ağaçlar, acı ılgın ve biraz da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik.
17.Nimetlere karşı nankörlük etmeleri sebebiyle onları işte böyle cezalandırdık. Biz (bu biçimde) fakat nankörleri cezalandırırız.
18.Sebe’ halkı ile bereketlendirdiğimiz kentler arasına (her biri diğerinden) görülen kentler oluşturduk. Oralarda gidiş-gelişi tespit ettik (seyahati kolaylaştırdık) ve onlara da şöyle dedik: “Oralarda gece gündüz güvenlik içinde dolaşın.”
19.Onlar ise, “Ey Rabbimiz! Yolculuğumuzun konakları arasını uzaklaştır” dediler ve kendilerine zulmettiler. Biz de onları ibret kıssalarına çevirdik ve kendilerini darmadağın ettik. Şüphesiz ki bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler mevcuttur.
20.Şeytan onlar ile ilgiliki zannını doğru çıkardı. İnananlardan bir grup dışında hepsi ona uydular.
21.Oysa şeytanın onlar üzerinde hiçbir hakimiyeti yoktu. Lakin ahirete inananları, onun ile ilgili şüphe içinde bulunanlardan ayırt edelim diye (ona bu fırsatı verdik). Senin Rabbin her şey üzerinde hakiki bir koruyucudur.
22.(Ey Muhammed!) De ki: “Allah’ı bırakıp da ilah olduklarını iddia ettiklerinizi çağırın. Göklerde ve yerde zerre kadar bir şeye sahip değillerdir. Onların yerde ve gökte hiçbir ortaklıkları yoktur. Allah’ın onlardan bir yardımcısı da yoktur.
23.Allah katında, onun izin verdiği kimseden başkasının şefaati yarar sağlamaz. (Şefaat için izin verilip de) kalplerinden korku giderilince birbirlerine, “Rabbiniz ne dile getirdi?” diye sorarlar. Onlar da “Gerçeği” diye yanıt verirler. O yücedir, büyüktür.
24.De ki: “Size göklerden ve yerden kim rızık verir?” De ki: “Allah. O halde ya biz hidayet yahut apaçık bir sapıklık üzereyiz, veya siz!”
25.De ki: “Bizim işlediğimiz suçlardan siz sorumlu tutulmazsınız. Sizin işlediklerinizden de biz sorumlu tutulmayız.”
26.De ki: “Rabbimiz hepimizi kıyamet günü bir araya toplayacak, sonra da aramızda hak ile hüküm verecektir. O gerçeği apaçık ortaya koyan,2 hakkıyla bilendir.”
27.De ki: “Allah’a ortak tuttuklarınızı bana gösterin! Hayır! (Hiçbir şey Allah’a ortak olamaz.) Aksine O, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah’tır.”
28.Biz seni fakat bütün insanlara müjdeleyici ve ikazcı olarak gönderdik. Lakin bireylerin çoğu bilmezler.
29.”Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman yaşanacak” diyorlar.
30.De ki: “Sizin için tespit edilen bir gün mevcuttur ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz.”
31.İnkar edenler, “Biz bu Kur’an’a da ondan önceki kitaplara da asla inanmayız” dediler. Zalimler Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman durumlarını bir görsen! Birbirlerine laf çevirip dururlar. Zayıf ve güçsüz görülenler, büyüklük taslayanlara, “Siz olmasaydınız biz mutlaka iman eden kimseler olurduk” derler.
32.Büyüklük taslayanlar zayıf ve güçsüz görülenlere, “Size hidayet geldikten sonra, biz mi sizi ondan alıkoyduk? Hayır, suçlu olanlar sizlerdiniz” derler.
33.Zayıf ve güçsüz görülenler, büyüklük taslayanlara, “Hayır, bizi hidayetten saptıran gece ve gündüz kurduğunuz tuzaklardır. Çünkü siz bize Allah’ı inkar etmemizi ve O’na eşler koşmamızı emrediyordunuz” derler. Azabı görünce de içten içe pişmanlık duyarlar. Biz de inkar edenlerin boyunlarına demir halkalar geçiririz. Onlar fakat yapmakta olduklarının cezasını göreceklerdir.
34.Biz hangi memlekete bir ikazcı göndermişsek oranın şımarık zenginleri, “Biz, sizinle gönderileni inkar ediyoruz” demişlerdir.
35.Yine, “Bizim mallarımız ve çocuklarımız daha çoktur. Bize azap edilmeyecektir” demişlerdi.
36.Ey Muhammed, de ki: “Şüphesiz, Rabbim rızkı dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Lakin bireylerin çoğu bilmezler.”
37.Ne mallarınız ne de çocuklarınız, sizi bizim katımıza daha çok yaklaştıran şeylerdir! Lakin iman edip salih amel işleyenler başka. İşte onlar için işlediklerine karşılık kat kat mükafat mevcuttur. Onlar cennet köşklerinde güven içindedirler.
38.Âyetlerimizi geçersiz kılmak için yarışanlar var ya, işte onlar azap için hazır bulundurulacaklar.
39.De ki: “Şüphesiz, Rabbim rızkı kullarından dilediğine bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Allah yolunda her ne harcarsanız Allah onun yerine başkasını verir. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.”
40.Allah’ın, onları hep birden toplayacağı, sonra da meleklere, “Bunlar mı size ibadet ediyorlardı?” diyeceği günü bir hatırla!
41.(Melekler) derler ki: “Seni noksanlıklerden uzak tutarız. Onlar değil, sen bizim dostumuzsun. Hayır, onlar cinlere ibadet ediyorlardı. Onların çoğu cinlere inanıyordu.”
42.İşte bugün birbirinize ne fayda ne de zarar verebilirsiniz. Zulmedenlere, “Yalanlamakta olduğunuz cehennem azabını tadın” deriz.
43.Âyetlerimiz apaçık bir biçimde onlara okunduğunda, “Bu yalnızca, atalarınızın tapmakta olduğu şeylerden sizi alıkoymak isteyen bir kişidir” dediler. Bir de, “Bu (Kur’an), uydurulmuş bir yalandır” dediler. Yine hak kendilerine geldiğinde onu inkar edenler, “Bu fakat apaçık bir büyüdür” dediler.
44.Oysa biz onlara okuyup inceleyecekleri kitaplar vermedik. Onlara senden önce hiçbir ikazcı da göndermedik.
45.Onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Halbuki bunlar onlara verdiğimiz şeylerin onda birine bile ulaşamamışlardır. Elçilerimi yalanladılar. Peki, beni inkar etmenin sonucu nasıl oldu!
46.(Ey Muhammed!) De ki: “Ben size fakat bir tek şeyi, Allah için ikişer ikişer, teker teker kalkıp düşünmenizi öğütlüyorum. Arkadaşınız Muhammed’de cinnetten eser yoktur. O şiddetli bir azaptan önce sizin için fakat bir ikazcıdır.”
47.De ki: “Sizden herhangi bir ücret istemişsem o sizin olsun. Benim ücretim fakat Allah’a aittir. O her şeye hakkıyla şahittir.”
48.De ki: “Şüphesiz Rabbim gerçeği ortaya koyar. O gaybleri hakkıyla bilendir.”
49.De ki: “Hak geldi. Artık batıl yeni bir şey görülmektediramaz, eskiyi de geri getiremez.”
50.De ki: “Ben eğer sapmışsam fakat kendi aleyhime sapmış olurum. Eğer hidayete ermişsem bu da Rabbimin bana vahyettiği aracılığıyladir. Şüphesiz O hakkıyla işitendir, kuluna çok yakındır.”
51.Sen onları, dehşetli bir korkuya kapılıp da kaçıp kurtulamayacakları ve yakın bir çevreden yakalanacakları zaman bir görsen!
52.(Azabı görünce), “ona inandık derler” ama onlar için, artık uzak bir yerden (dünya çapından)3 iman elde etmek nasıl olabilecek olur?
53.Oysa önceden onu inkar etmişlerdi ve uzak bir yerden gayb ile ilgili atıp tutuyorlardı.
54.Tıpkı önceden benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzuladıkları arasına bir engel konmuştur. Çünkü onlar derin bir şüphe içindeydiler.

Ayrıca Bakınız.  Kamer Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

Sebe Suresi Konusu 

Hamdin dünya çapında da âhirette de yalnız Allah’a mahsus olduğu belirtilerek başlayan sûrede, Cenâb-ı Hakk’ın kudretinin üstünlüğü ve ilminin kuşatıcılığı düşüncesi işlenmekte, Allah’ın mutlak kemali, ilmi, hikmeti, rahmeti, bağışlaması gibi sıfatları hatırlatıldıktan sonra kıyamet vaktinin geleceğini ve bireylerin tekrar hayata kavuşturulup hesaba çekileceklerini kabul etmeyenlerin tutarsızlıklarına dikkat çekilmekte, böylelerinin Hz. Peygamber’i Allah ile ilgili asılsız sözler uydurmakla itham etmeleri yahut onun aklını yitirdiğini iddiaya kalkışmaları üzerinde durulmakta, iman edip iyi işler yapanlarla Allah’a âsi olanların âkıbetleri karşı karşıya geldirılmakta, iki iyi misal olarak Hz. Dâvûd ve Hz. Süleyman ile ilgili bazı bilgiler verilmekte, ardından kötü bir misal olarak da Sebe’ ahalisinin başına gelenlere değinilmekte, şeytana uyanların ve şirk batağına saplananların âhiretteki halleri tasvir edilmektedir.

Sebe Suresi Tefsiri 

Dilimizdeki “övme” ve “teşekkür etme” sözcükleriyle bir ölçüde karşılanabilen hamd, evrendeki bütün varlıkların yegâne yaratıcısı ve sahibi olan yüce Allah’a mahsustur (bu iki kelimeyle hamd içindeki farklar için bk. Fâtiha 1/2). Burada âhirette de hamdin Allah’a mahsus olduğu belirtilerek dünya yaşamındaki sınavın sona ermesinden sonra da, O’na hamd etmenin en büyük huzur kaynağı olmaya devam edeceğine ve orada müminlerin şükür anlamında hamdi de sürdüreceklerine işaret edilmiştir. Nitekim Kur’an’da müminlerin cennetteki yaşamı tasvir edilirken, Allah’a hamd ifadesini dillerinden düşürmeyecekleri (A‘râf-7/43; Fâtır 35/34; Zümer 39/74) ve dualarını da hep “El-hamdü lillâhi rabbi’l-âlemîn” şeklinde bitirecekleri (Yûnus 10/10) açıklanmıştır. Yine bir çok âyetten, mahşer günü yapılacak değerlendirmede birinin dünya yaşamındaki davranışlarının esas alınacağı, ama orada bulunan nimetlerin sırf kulun kendi kazancı gibi düşünülmemesi ve Allah’ın lutfunun sonucu olarak görülmesi gerektiği anlaşılmaktadır (Râzî’nin Kur’an’da “elhamdü lillâh” diye başlayan beş sûre bulunmasından hareketle yaptığı bir yorum için bk. XXV, 238-239).

Ayrıca Bakınız.  Furkan Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın