Nisâ Suresi 17. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Nisâ Suresi 17. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız.
Nisâ Suresi 17. ayeti ne anlatıyor? Nisâ Suresi 17. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri…
Nisâ Suresi 17. Ayetinin Arapçası:
اِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللّٰهِ لِلَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِنْ قَر۪يبٍ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَتُوبُ اللّٰهُ عَلَيْهِمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يمًا حَك۪يمًا
Nisâ Suresi 17. Ayetinin Meali (Anlamı):
Allah’ın kabul edeceği tevbe, fakat câhillikleri sebebiyle günah işleyip de, o günahtan çarhızlı vazgeçenlerin tevbesidir. İşte Allah, böylelerinin tevbesini kabul buyurur. Allah her şeyi hakkiyle bilen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.
Nisâ Suresi 17. Ayetinin Tefsiri:
Dünya yaşamında insanlar için her zaman tevbe kapısı açıktır.
Günahlardan pişman olmak için her vakit fırsat mevcuttur. Nefsine uyup günah
işledikten sonra derhal pişman olan bir kul gönlünden gelerek, bir daha
işlememek azmiyle tevbe ederse, Cenâb-ı Hakk’ın bu tevbeyi kabul etmesi umulur.
Hatta âyetin müjdesine göre böyle tevbeleri kabul etmeyi Yüce Allah va‘detmektedir.
Lakin ömrünü günahlarla geçirmiş kişi yaşamının son saniyelerinde, dünya
yaşamından ümidini kesmiş, ölüm sarhoşluğu kendisini kaplamaya başlamışken,
artık âhiret âlemiyle alakalı bazı gerçekleri görmeye başladıktan sonra tevbe
ederse, bu tevbenin kabul edilmeyeceği ifade edilmektedir. Firavun’un azgın
dalgalar içinde can verirken yaptığı tevbe buna misaldir. (bk. Yûnus 10/90)
Kabul edilmeyen bir başka tevbe de, ömrünü küfür içinde tamamlayıp öldükten
sonra âhiret âleminde pişmanlık duyanların tevbesidir.
Resûlullah (s.a.s.):
“Şüphesiz Allah, perde düşmedikçe kulun tevbesini kabul eder ve
onu affeder” buyurunca ashâb-ı kirâm:
“- Ey Allah’ın Rasûlü! Perde nedir?” diye sordu. Peygamber
Efendimiz de:
“- Perde birinin müşrik olarak ölmesidir” buyurdu. (Ahmed
b. Hanbel, Müsned, V, 174)
Allah Teâlâ âyet-i kerîmede iman sahibi olduğu halde ömrünü günah
ve fısk içinde geçirenle kâfir olarak öleni bir arada zikretmek suretiyle,
geciktirmeden bir an önce tevbe etmenin özenini gösterir.
“Cehâlet” kelimesi yalnızca basit “bilgisizlik” mânası taşımaz.
Cehâlet, duyuların ve şehvetin aklın gücünü örtmesi, kabaran şehvet
hissiyatının tahrikiyle hareket etmek demektir. Bu kelime “ilim” değil, “hilim”
kelimesinin zıddıdır. Dolayısıyla âyetteki “câhillikleri sebebiyle” ifadesi,
işlenen günahın günah olduğunu bilmemek değil, gaflet haliyle nefse uymayı,
yapılan işin sonucunu akla getirmemeyi, bildiği halde iradesine uyamayacak bir
halde bulunmayı ifade eder. Nitekim âlim dahi olsa bir mü’min, günaha daldığı esnâda
Allah’tan gafil ve câhildir.
Tevbe müminler üzerine farz olup makbul bir tevbenin dört şartı
mevcuttur:
Kalben pişman olmak,
anda tüm günahları terk etmek,
Tekrar günah işlememeye azmetmek,
Tevbeyi başka bir şey değil, fakat Allah korkusu ve O’ndan duyulan
hayâ sebebiyle yapmak.
Ehlullaha göre kulların Allah’a olan yakınlık dereceleri, diğer
konularda olduğu gibi tevbe hususunda da sorumlulukları farklı kılar. Yakınlık
ne kadar yüksek ise mükellefiyet de ona göre fazlalaşır, tevbe edilmesi lazım
gelen süre de ona göre kısalır.
İslâm, erkek-kadın, genç-yaşlı, müslim-gayri müslim tüm
bireylerin haklarını savunan ve koruyan yüce bir dindir. Bu nedenledir ki,
ilk kez cahiliye zamanında hakları yenen ve zulme uğrayan kadınların durumunu
düzeltmek, genelde da tüm kadınlara iyi davranmayı öğütlemek üzere şöyle
buyuruyor:
Nisâ Suresi tefsiri için tıklayınız…
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Nisâ Suresi 17. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/